Gündemdeki konu, eylüldeki Yunan maçımız.. Kuralar çekildiğinde gurubumuzda bir eski Avrupa şampiyonu vardı. Danimarka.. Şimdi bir de yeni Avrupa Şampiyonu var.. Yunanistan..
Ama hâlâ değişmeyen bir şey var.. Türkiye bu kuraya birinci torbadan girdi. Danimarka ikinci, Yunanistan üçüncü..
Biz hâlâ en iyiyiz.. En iyi olduğumuzu bilirsek.. En iyi hazırlanırsak..
Ersun Yanal hocanın konuşmalarını yakından izliyorum.. Hoşuma da gidiyor.. Hoca korkaklar takımından değil.. Peşin özürler, bahaneler yaratma meraklısı değil.
Burada duralım..
Günümüz teknik direktörlerinde, yerli yabancı çoğunda ayni ortak özellik var.. Maçları yönettikleri takım değil, kendileri için düşünüyor ve oynuyorlar.. Takıma ne olursa olsun, önemli olan kendi kontratları.. Bu düşüncenin sahaya yansıması ise korkaklık oluyor..
Bir defa "Biz daha iyiyiz.. Biz kazanırız" demiyorlar kesinlikle.. Öyle der de yenilirlerse ne olacak.. "Aman bir şey vaat etmeyeyim.. Çevreyi muhtemel yenilgiye hazırlayayım.. Kazanırsak 'Büyük zafer' diye sunarım üstelik.."
Bakın bu ülkenin en iyi yerli hocalarından biri Ziya Doğan. Trabzon ile Şampiyonlar Ligi elemeleri oynayacak. Galler-Letonya şampiyonları galibi ile.. Şimdi Şampiyonlar Ligi'nde bundan iyi kura ne olabilir?.. Hocayı dinliyorum.. Hık.. Mık.. Sanırsınız ki Gal ve Letonya futbolları Avrupa'nın tepesinde geziyor.. Üstelik de adı bile bilinmeyen kulüp takımları bunlar..
Ziya Hoca bilmiyor mu?.. Biliyor.. Ama "Ya yenilirse.." Korku dağları bekliyor.. O zaman "Ben mazeret taşlarını peşinen döşeyeyim de yola, yarın beni suçlamasınlar.."
Ama düşünmüyor ki, Trabzonlu futbolcular "Yahu hocam sen daha Galler'den, Letonya'dan korkuyorsan, bunlara karş bile kazanmaktan söz edemiyorsan, ne işimiz var Şampiyonlar Ligi'nde" demezler mi?..
Kendisine güveni olmayan hoca, takımına güven aşlayabilir mi?..
Sene 2002.. Dünya Şampiyonası başlıyor.. Şenol Güneş konuşuyor.. "Guruptan çıkarız ama ötesini bilmem.."
Gurupta zaten adını bile unuttuğum bir takımla Kosta Rika var. Bu ikisini yenmek yeter.. Onu da yapamadı ya.. Kosta Rika'yı yenemedik. Brezilya bizim yerimize beş atmasaydı adamlara, Dünya üçüncülüğünü geçin, orada kalacaktık.
Sene 2004.. Otto Rehhagel konuşuyor, Avrupa Şampiyonası öncesi..
"Yunanistan'ın guruptan çıkmasını başarı sayanlar yanılıyor.. Çok daha fazlasını yapacağız.."
Yunanistan'ın gurubunda turnuvanın bir numaralı favorisi İspanya, ev sahibi Portekiz ve Rusya var. Yunanistan sonunculuk adayı..
İki hoca arasındaki üslup farkına bakar mısınız?.
Ersun Yanal, sayıları giderek azalan Otto Rehhagel türü hocalardan..
Kendisine ve takımına güveniyor.. Böyle hocalara oyuncuları da güvenir.. Güven başarının ilk şartıdır.
Yunanistan, Avrupa Şampiyonu olmayı başardı. Ama bu, başarının onlara altın tabakta sunulduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Yunan zaferini savunma futbolunun zaferi olarak yorumlayanların görmek istemedikleri bir gerçek var.
Yunanistan, devler arasında 6 numaralık futbol oynadı. Doğru dürüst yıldızı bile yoktu. Peki nasıl şampiyon oldu?..
İngiltere, İtalya, İspanya, Fransa, Almanya ve Hollanda gibi, futbol düzeyleri 8'in üzerinde olan altı ülkeden bir, tek bir tanesi beklenen oyunu sergileyemedi.. 3, 4 düzeyinde kaldılar.. Onlar böyle olunca, Çekler sivrildi.. Yunanistan'ı onlardan da şans kurtardı. Çeklerin beyni Nedved'in erken sakatlığı, maçın yorumcusuna "Bu direğin altında yatır mı var" dedirten akıl almaz talihsizliklerle kaçan golleri unutmayın..
Saydığım altı ülke adam gibi top oynasa, Portekiz finale gelebilir miydi?..
Televizyonlarda da söyledim.
Yunanistan koyunun olmadığı yerde iyi bir Abdurrahman Çelebi idi.. Ayni talihi biz de Dünya Kupası'nda yakalamıştık. Ama ortada koyun olmadığını fark edecek bir teknik adamımız yoktu. Medyamız genelde "Korku"ya alkış tutanlardan oluşuyordu. Dünya üçüncüsü olmadığımızı, Dünya şampiyonluğunu kaybettiğimizi anlamamız için Yunanistan'ın Avrupa Şampiyonu olması gerekti.
Ama anladık.. Geniş kamuoyu, Şenol Güneş'le neler kaybettiğimizi iyi biliyor artık. İngiltere'den iki kez korkmasak, Letonya'yı bir kerecik yenebilsek, yani dört maçtan birini kazanabilsek, Portekiz'e biz giderdik, Yunanistan yerine biz şampiyon olurduk.
Mesut Yılmaz ve Devlet Bahçeli'nin siyasi müdahaleleri, Haluk Ulusoy'un hemşehri kıyakları, Türkiye'ye bir daha nasıl yakalanacağı bilinmez iki tarihi fırsatı kaybettirdi.
Şimdi takımın başında bu gerçekleri bilen bir hoca var..
Ersun Yanal Yunanistan'dan korkmuyor..
Ersun Yanal, Türkiye'nin birinci, Yunanistan'ın üçüncü torbadan geldiğinin farkında..
O zaman.. Çıkarız ve yeneriz!..