Yunanistan, hemen herkesi şaşırtarak Avrupa Şampiyonu olmayı nasıl başardı?
Yunanistan, tarihinin en büyük bayramlarından birisini yaşıyor. Maç gecesinden beri hala uyumadıklarını biliyorum.
Avrupa Şampiyonu olan şu Yunanistan'a bir bakın. Eğer Türkiye'nin büyük takımlarından birisinin teknik direktörü olsanız, şu şampiyon kadrodan hangi oyuncuyu takımınıza transfer ederdiniz. Yunanlılar çok muhteşem oynayarak kupayı kazanmadılar. Yunanistan; İngiltere, Fransa, İspanya, Hollanda, Almanya, İtalya gibi favoriler formda ve iyi olmadıkları için mutlu sona ulaştı. Aynı şey Portekiz için de geçerli. Eğer bu saydığımız ülkeler biraz iyi olsaydı, Portekiz de final oynayamazdı. Günlerdir İngiliz gazetelerini okuyorum. Rooney diye bir çocuğu şişiriyorlar. Daha önce bunun aynısını Beckham'a yaptılar ama o da balon gibi patlayınca şimdi Rooney'i sanki Pele'ymiş gibi vitrine sokmaya çalışıyorlar. Şimdi biz bu İngiltere'den korktuk. Hem de iki maçta korktuk. Ve korktuğumuz için de iki karşılaşmada da yenemedik. Yenemeyince de şu şampiyon olabileceğimiz turnuvaya katılamadık. Yunanistan'da yıldız yok ama bizde var.
Yunanistan'ın bizden farkı neydi?
2006 Dünya Kupası elemelerinde aynı gruptayız. Bizim birinci torbadan girdiğimiz gruba üçüncü torbadan gelen Yunanistan, Avrupa Şampiyonu oldu. Ama biz o Avrupa Şampiyonası'na katılamadık bile. Çünkü Yunanlılar ile farkımız şuydu: Onlar "Hocanın ırkı, milliyeti, hemşehrisi, dostluğu, hatırı olmaz" dedi. "Teknik direktörümüz Yunanlı olacak" diye ısrar etmediler. Ve milli takımlarının başına Alman Otto Rehhagel'i getirdiler. Aynı şeyi finale kalan Portekiz de yaptı. Brezilya'dan Luiz Felipe Scolari'yi hoca yaptılar. İşte sonuç ortada.
Peki, biz ne yaptık? Milli takımımızı, Trabzonspor'da iflas etmiş, İkinci Lig'de bile zor iş bulan Şenol Güneş'e emanet ettik. Futbolu yeni bırakan, daha önce hiçbir tecrübesi olmayan Ünal Karaman'ı da onun yardımcısı yaptık. Neden? Çünkü zamanın iktidarları Mesut Yılmaz ve Devlet Bahçeli istedi diye. Tamam, Şenol Güneş'i getirdin, bari Ünal Karaman'ı getirmeseydin. Bakın 1994'te Dünya Şampiyonu olan Brezilya'ya... Parreira'nın yanına ülkenin en büyük futbol otoritelerinden Zagallo'yu oturttular ve o takım da şampiyon oldu. Biz Dünya Şampiyonası öncesi yalvarmıştık. Şenol Güneş'in yanında bir koordinatör, bir ağabey olsun diye. Mesela Fatih Terim veya Mustafa Denizli gibi. Ama yine de böylesine uluslararası deneyimi olmayan bir teknik kadroyla gittiğimiz Dünya Kupası'nda üçüncü olduk. Eğer iyi bir teknik ekibimiz olsaydı, şampiyon olurduk.
Bu turnuva gösterdi ki, eğer herkes batarken sen suyun üzerinde kalabiliyorsan, başarılı oluyorsun.