Şimdi bu töre nedir?...
"Büyük lokma yiyip, büyük konuşmayacaksın?" Aloo kızım Sevgi sana söylüyorum! Yani kendine bile söz geçiremeyen bir kişiyim. Nişantaşı'nda Abdi İpekçi Caddesi var ya. Hah olay mahalli ora.
Kış başında köşeye anlı şanlı Beymen açıldı, altına da "Cafe"si. Ay pardon "Beymen Brasserie." Bütün kış bir yukarı, bir aşağı önünden geçtim. Allahım o ne kalabalık, kapısında magazin medyası pusuda. Abarttım pusu falan değil alenen şip şaklamayı bekliyorlar. Gitmem de gitmem.
Mahallemizin yeni gelininden mümkün mertebe kaçınıyorum. Çünkü gözlemledim; kışın soğuğunda ortalığı sel götürüyordu. Şıkır şıkır ablalar abiler içeride yer yok diye kaldırımda soba başında iki dal otu tıkınmaya çalışıyorlardı. Akıntıya kapılırsak maazallah.
Ya yemekler çok güzeldi ya da orada bulunma fikri yani vardı bir keramet. Kızların aylık toplantısı Brasserie'ye düşünce mecburen duruma kaynadım, tükürdüğümü yaladım da denebilir.
Allah için mekân çok hoş, zaten Zeynep Fadıllıoğlu kuru dala can verir, 29'a bak Brasserie'yi al!. Siparişler verildi, tam açlıktan bayılacaktık ki çeşit çeşit salatalarımız geldi. Sanırım garsonda medyumluk vardı, diyette olduğumu çaktı da az koydu. Sağolsun ama bu rejim değil, oruç galiba. Kuş doymaz, kuş!
Şimdi bana Fransız Mutfağı geyiği yapmayın. Neyse... İş yemeğinde, arkadaş sohbetinde olanların yanında anlayamadığım bir tayfa var. Adamlar sabahtan ak- şama kadar en faça masaya konuşlanıp gelene geçene takılıyorlar, içki içip yeni kuaförden çıkıp kendini mekâna dar atmış bir örnek ablaları süzüyorlar. Ayy canıım kıyamam, görüntü var ses yok şekli.
Ünlü Galatasaraylı futbolcu ve hip hopçu arkadaşları, eski kulüp yöneticileri, işletmeciler, sosyetikler... Piyasa dedikleri budur! İşletmeye alkış, Sevgi'den kaçış. Öpüldünüz!
Salı gecesi Ülker Sponsorluğu'ndaki
7. Uluslararası Kukla Festivali'nin açılışına gittim tek kelimeyle müthişti. Aslında Brasserie üstü Hacivat-Karagöz muhabbeti yapacaktım da bindiğim taksinin şoförü beni fena halde kilitledi. Nişantaşı-Taksim yolu Yasemin'in Penceresi'ne döndü..
Abi Karadenizli, otuz dokuz yaşında, evlenmiş ayrılmış. Yedi yaşında kızı, dedi- ğine göre fıstık gibi manitası da var. Patavatsızım ya "Karından niye ayrıldın abi?" diye soruverdim. Karısını en yakın arkadaşıyla yakalamış. Offf olaya gel!. "Sıktım ayaklarına" dedi. Ve Sevgi atar üç buçuk.
İstanbul'u terk etmiş aşıklar. Abi "Yakaladığım yerde gerbertecem" dedi. Bu arada bozuklukları sayıyorum yirmi milyon bozamaz falan kim vurduya gitmeyelim. Ne desem nafile.. "Boşver", "Çocuğun babasız mı kalsın" sökmüyor.
"E abi kırk yıl hapis yatsan değer mi?" dedim, ki öyle bir ceza yok. "Ablacım, o an idam etseler vazgeçmem" demez mi. Silkelen ve kendine gel Sevgi!
"Abi çok temiz yüzlüsün bana dürüst ol, aile, töre olmasa öldürür müsün?" dedim. "Ablacım Allah'ın verdiği canı almak ister miyim?" ve gözlerindeki acı...
Aile meclisi kararı almış, o öldürmezse onlar abiyi bitirecek. Bu, kanunlarla çözülecek iş değil diyenlere "Evet" diyorum. İşte ispatı! Töre kanun takar mı be usta? sevgunluk@yahoo.com