İlk öpücük en güzel öpücüktür.. Çünkü günler, hatta bazen aylar sürmüştür, o ilk öpücüğe hazırlanmak.. Nasıl heyecanlı bir bekleyiştir.. Ve de nasıl gizemli.. Nasıl olacağı hakkında hiç fikriniz yoktur çünkü..
İki kişi arasında ilk öpücük hayatta bir kez yaşanır, işin en güzel yanı da budur..
Peki, filmin adı, 50 İlk Öpücük ne oluyor?..
Ayni iki kişi, ilk öpücüğü elli defa yaşayabilirler mi?.. En azından biri için, hergün bir ilk öpücük yaşanabilir mi?..
Evet..
Drew Barrymore, bir trafik kazasında başından yaralanıyor. Beynin yakın hafıza merkezi tahrip oluyor..
Bu şu demek..
Drew kazaya kadar olan her şeyi gayet iyi hatırlıyor. Ama kazadan sonra yaşadıklarını kaydedecek bir merkez yok artık beyninde.. Uyuduğu anda, yaşadığı günü tamamen unutuyor.. Her yeni güne sıfır hafıza ile başlıyor.
Ona ilk görüşte aşık olan Adam Sandler, kızı elinden kaçırmak istemiyor.. Bunun yolu.. Kızı hergün yeniden elde etmek zorunda, sıfırdan başlayarak. Başarının simgesi, öpüşmeleri.. Kız için hep ilk olan öpüşmeleri..
Hafif, tam da baharlık bir romantik komedi.. Baştan sonra keyifle, gülerek, ama çokça duygulanarak izliyorsunuz.
Hele final muhteşem.. Bu güzel film, ucuz bir sonla bitecek diye ödüm kopuyordu. O kadar güzel bir "Son" hazırlamışlar ki..
Filmde bir minik sahne var ki, kaçmasın diye altını çizmek isterim.
Adam Hawaii'de yaşayan bir çapkın.. Oraya zaten hangi niyetle geldikleri belli yalnız turist kadınların karşısına çıkıyor. Hedefi gözünden vurması zor olmuyor. Harika bir gece.. Ertesi sabah herkes kendi yoluna..
Taa ki Drew'u tanıyıp ilk bakışta vurulana dek. O gece gene eski yaşamına devam edeceğini düşünüp, bir güzel turist kadını yemeğe çıkarıyor. Kadının önünde dev bir kadeh.. Akvaryum diyor adına.. İçinde mavi renkli egzotik bir içki.. Kadın koca kadehi indirdikçe heyecanlanırken, adam, artık bu şekilde devam edemeyeceğini anlıyor.. Kadına "Boşuna içme o koca şeyi" diyor.. "Bu gece seks yok.. Bitti.." Kadın saldırgan.. İlle de istemekte.. Kafası dumanlı çünkü.. O noktadan sonra geri dönemez..
Adam "Numara yapma" diyor.. "İçti- ğin içkide zerre alkol yok.. Seni etkilemesi mümkün değil.."
Peki niye o zaman egzotik Hawaii içkisi diye kadının önüne o dev kadehi koyuyor?..
Çünkü biliyor ki, bir gecelik aşk yaşamak için kadının bir özre ihtiyacı var.. "Öyle içmişim ki, gerisini hatırlamıyorum" demesi gerek duvarları hızla kaldırması için..
Oysa sarhoş bir kadınla sevişmek dünyanın en felaket işi.. O zaman, Adam her gece her kadınla bu oyunu tezgâhlıyor..
Alkolsüz olduğunu bilmeden kafasına diktiği içki kadının vücudunu diri tutarken, kafasındaki özrü yaratmaya yetiyor.
İçki bir yerde onların vicdanlarını rahatlatıyor.
Sahne bana gençlik günlerimi hatırlattı.. Eve davet ettiğim kız arkadaşlarım kapıdan girer girmez içki dolabına koşarlardı.. Hele ilk defa geliyorlarsa.. Her defasında durdururdum onları..
"İçki yok.."
Her ne olacaksa, herkesin aklı tam ba- şında iken olmalıydı ki, daha sonra kimse pişmanlık duymasın, suçu da alkolün üzerine atmasın..
İçki vermediğim için ne fırsatlar (!) kaçırdığımı hatırlıyorum da..
Gerçekten kaçırdım mı dersiniz?.