Salı sallanırmış.. Eee.. Boş durmak şanımıza yakışmaz bu salı da İstanbul'u Sevgi sallasın, hadi Cemil İpekçi Sergi ve Defilesi'ne.. Allandım pullandım, belli ki mühim bir gece Borusan İstinye'yi de hiç görmemiştim bir taşla iki kuş vuracağım.
Bismillah sağ ayakla arz-ı endam ettim ki "Aman da ne iyi ettiniz de geldiniz"den sorumlu kadını Meltem Cumbul'a benzettim. Allah Allah.. Yahu Meltem'in oynadığı film yeni Altın Ayı almadı mı kızın karşılama komitesinde işi ne? Yoksa yanlış yerde miyim?. Kapıda Meltem varsa, kanepeleri de Nehir Erdoğan dağıtır herhalde...
Ve BMW 6 serisi; oy oy BMW nedir bu güzellikler? Bir de şoför mahallinden test edeyim şunu (çok anlarım ya) rrrın rırrınn "Çekilin yolların fatihi geliyor!"
Tüm kameralar etrafımda.. Yeni model BMW değil çektikleri tabii.. Yeni moda süper minim!..
Şoförcülük oynadıktan sonra sırada Cemil İpekçi Retrospektif Sergisi. Bu Retrospektif "Hayat boyu yaptıkları falan demek, sanat dilinde.. Cansız mankenler kağıtlarla giydirilmiş. Kırmızı ojeleriyle püsküllü kandil simidi gibi küpeleri de var. Duvarlar İpekçi'nin 60'lar, 70'ler, 80'ler, 90'lar modellerinin çizimleriyle kaplı. Ne zevkli adammış.. Hele 80'ler çok havalı.
Midem zırr! Doktorum maya ve süt ürünlerini yasakladı enfes peynirleri pas geçiyorum. Nihayet karidesçi kızı yakaladım lafa tutuyorum ki üç beş adet fazla yiyeyim.
A tanrım kimleri görüyorum! Ünlü kahkahasıyla ömrüne ömür katılası patronum Hıncal Uluç. Hemen yamacına süzüldüm, "Patronum beni aç bırakmaz" dedim. Sağ olsun göçebe hayatın zorluklarını anlatarak karidesçiyi yanımıza konuşlandırdı.
Salonda ne yaptım ettim Hıncalımın yan sandalyesine yerleştim. Programın başlaması geciktikçe gözlemci kişiliğim baş gösterdi.
Ünlü bir sosyetik çift; kadın daracık simsiyah elbise giymiş, kıpkırmızı rujuyla kendinden emin yerini alacakken küt! Kocanın barbie bebekleri kıskandıracak lokumluktaki eski karısı basına poz vermekte. Hatun çaktırmadıysa da gözünün feri gitti valla. Hatta bir an dönüp "Boşver Penelope Cruz'um yüzük sende" diyecektim, vazgeçtim.
Bu arada defile değil sanki Hıncalımın kabul günü, ne kadar seveni var, bir an boş kalması mümkün değil, merakım beni yendi ve "Hıncal olmak zor değil mi?" diye sordum; cevap yerine gevrek kahkahasını verdi. Alan memnun satan memnun, ne karışırsın be Sevgi.
Üçüncü sırada podyumun sonunda oturuyoruz. İlk on beş dakikam miyop gözlerimin azizliğinden dolayı manken kimlik tespitiyle geçti. Önce Arzum Onan, peşinden Demet Şener... Sırayı oturttum. Selin Toktay'ı dönüşlerinden tanıyorum. Pınar Tezcan sarı saçlarıyla Kill Bill'den çıkmış Uma Thurman misali.. Zenci mankenimiz Tuğçe'nin yanında Naomi tırnaklarını yesin. Takılar, çantalar süper. Bu arada Demet Şener mezardan izinli halinden biraz kurtulmuş. Arzum'un ev kızı imajını da unutun, hatun ateş topu maşallah.
Şov boyunca ön sıradaki popülist teyze Hıncal'ı kesiyor, Hıncal beğenirse beğenecek, beğenmezse burun kıvıracak. Baktı Hıncal kılıklara dalmış kimsecikleri görmüyor, pes etti.
Arkamdaki Cır Cır ablalar "Şu kesime bak", "İşlemelere inanmıyorum" dedikçe kendimi Şaban Paris'te gibi hissediyorum. Bence de aksesuarlar müthiş..
Finalde gelinliği Arzum giydi, Demet'e gelinlik defilede bile kısmet olmuyor derken Demet sağ gösterdi sol çaktı, Cemil İpekçi'nin kolunda podyumda son yürüyüşü kaptı..
Çıkışta soluğu Ertekin'in Ortaköy'deki kafesinde aldık. Brüksel Midyesi yedim, ohh hem de ne yemek "Sefam olsun, midyeyi seven Ertekin'e buyursun." Lezzetine o kadar bayıldım ki sosun tarifini öğrenince Evin Ana'lığım tuttu "Ne var ben de yaparım" dedim meğer özel tenceresi lazımmış, tencere de Fransa'daymış.
Demek ki ilk iş Ertekin'den tencere yürütülecek, bu yazı da burada bitecek.