Türkiye'de geçirdiğim iki hafta içinde ülkenin son dönemde ne kadar ciddi bir siyasi ve toplumsal kutuplaşma içinde olduğuna bir kez daha tanık oldum. Peki bu durum sadece Türkiye'ye mi özgü? Batı'da benzer siyasi gerginlikler yaşanmıyor mu? Her ne kadar Türkiye'de "yaşam tarzı" meselesi nedeniyle körüklenen toplumsal gerginlik daha görsel ve sansasyonel bir şekilde yaşanıyorsa da, Amerikan siyasetinde de benzer bir kutuplaşma söz konusu. Aslına bakılırsa, ABD ve Türkiye arasındaki siyasi dinamiklerde ciddi benzerlikler var. 15 yıldır her iki ülkede de hem siyasi hem de toplumsal boyutta ciddi kırılmalar yaşanıyor. Her iki ülkede de iktidar ve muhalefet arasında acımasız bir mücadele mevcut ve bu ideolojik mücadelenin verildiği en önemli alan yazılı ve görsel medya.
Mesela ABD'de birkaç saat FOX TV seyretseniz, Obama'nın Müslüman ve sosyalist bir diktatör olduğu izlenimini edinebilirsiniz. Demokratların tercihi MSNBC ise Cumhuriyetçileri Faşişt veya Nazi Partisi gibi göstermekten çekinmiyor. Başka bir benzerlik her iki ülkenin de sürekli seçim havası içinde olması. Yerel, genel, başkanlık, ara dönem derken adeta bir seçim bitiyor diğeri başlıyor. Ama belki Türkiye ve ABD arasındaki en önemli paralellik şu: Her iki ülkede de siyasette artan tansiyonu anlamak için ekonomiye bakmak gerekiyor. 2012 seçimlerini kötü giden ekonomiye rağmen beklenmedik derecede rahat kazanan Obama şimdi siyasi hayatının en zor günlerini yaşıyor. Her ne kadar ekonomi cılız bazı canlanma sinyalleri verse de, işsizlik oranı bir türlü düşmüyor. Obama'nın güçlendirmeye çalıştığı sosyal devlet ve sağlık sigortası sistemi bu ortamda Cumhuriyetçi muhalefet tarafından abartılı bir şekilde "sosyalizmin ayak sesleri" olarak görülüyor. Öte yandan, Amerikan ekonomisindeki göreceli canlanma şimdi bütçe kesintileri ve FED'in sıkılaşma sinyalleri veren para politikası nedeniyle tehdit altında.
Türkiye'ye baktığınızda benzer bir manzara var. Siyasi gerilimin arkasında zorlaşan ekonomik dinamikler var ve 2014 Mart yerel seçimleri önümüzdeki 10 yıla damga vuracak önemde. AK Parti'nin performansı Çankaya hesapları ve Başkanlık rejimi gibi konularda belirleyici olacak. Peki, oy potansiyelini belirleyecek en önemli unsur ne? Tabii ki ekonomi. Bilindiği gibi Türk ekonomisi, verdiği yüksek cari açık yüzünden kırılgan bir yapıya sahip. Enerji ve hammadde ithalatına bağlı olan bu cari açık, küresel likidite, yani sıcak para akışı sayesinde tehlikeli boyutlara ulaşmıyor. FED'in son yıllarda uyguladığı aşırı düşük faiz ve esnek para politikası ABD'ye oradan da dünyaya likidite pompaladı. Ama şimdi FED faizleri artırma sinyalleri veriyor. Bu durumda küresel likidite azalacak. Nitekim Türkiye gibi yükselen pazarlardan sıcak para çıkışı yaşanmaya başladı. Sıcak para çıkışı ancak Türkiye yüksek faiz uygularsa duracak. İşte bu durum Türkiye'de siyasi gerginliği daha da pompalıyor çünkü yüksek faiz kalkınma hızı, üretim, işsizlik gibi konularda ciddi sorun yaratacak. Muhalefet bundan yararlanır ama AK Parti ciddi zarar görür. Unutmayalım ki Türk ekonomisinin en son alarm sinyalleri verdiği 2009'da yapılan yerel seçimlerde AK Parti yüzde 39 oy almıştı. Ama iki yıl sonraki 2011 genel seçimlerinde, ekonomi iyi giderken, oylar yüzde 50'ye çıkmıştı. ABD-Türkiye bağlantısına biraz da ekonomi ve faiz penceresinden bakmakta bu nedenle ciddi yarar var.