Türkiye son haftalarda ABD'den peş peşe yapılan üst düzey ziyaretler çerçevesinde ABD dış politikasında önemli bir rol oynamaya devam ediyor.
Başkan Yardımcı Joe Biden'ın ziyaretinden kısa bir süre sonra bu sefer ABD Savunma Bakanı Leon Panetta geçtiğimiz hafta Ankara'daydı. Bu önemli ziyaretlerin ortak noktası Irak ile bağlantılı olmaları.
Hem Biden, hem de Panetta Ankara'ya gelmeden önce Irak'ta birkaç gün geçirdiler.
Iraklı liderlerle uzun görüşmeler yaptılar ve ülkeden çekilmekte olan Amerikan askeri güçlerini denetlediler.
Washington'da yapılan analizlerde ABD'nin Irak'tan çekilmesi sonrasında bu ülke üzerinde İran, Türkiye ve Suudi Arabistan'ın etkisinin artacağı öngörülüyor.
ABD'nin ulusal çıkarları açısından Irak'ta temel öncelik İran'ın etkisini azaltmak ve dengelemek.
Bu nedenle hem Türkiye'nin hem de Suudi Arabistan'ın rolüne bir bakıma İran'ı dengeleyici faktörler olarak bakılıyor.
Kaba hatlarıyla bir değerlendirme yapmak gerekirse Irak'taki Şii, Sünni ve Kürt grupları dışarıdan destekleyen ülkelere bakıldığında Irak'ta potansiyel olarak yalnız kalma riski içinde olan tek grup Kürtler. Şii'lerin hamisi konumunda İran var. Burada hemen bir parantez açarak, aslında Irak'ta Şii çoğunluğun monolitik bir yapı olmadığını hatırlatalım.
İran ile ilişkilerde mesafeli olmak isteyen önemli siyasi oluşumlar var Şii cephe içinde. Mesela Nuri El Maliki ve eski Başbakan Ayat Alavi arasındaki fark önemli. Ancak buna rağmen Irak'ta Şii demografik çoğunluğun İran için çok önemli bir siyasi avantaj olduğunu kabul etmek gerekiyor.
Peki ya Sünni'ler? Sünni azınlığın siyasete katılımı ve haklarının korunması meselesine bakınca, başta Suudi Arabistan olmak üzere, Türkiye ve Ürdün'ün de bu konuda oldukça hassas olduğunu söylemek mümkün. Zaten tam da bu nedenle Irak'ta son yapılan seçimlerden sonra Türkiye, Suudi Arabistan ve Ürdün, içinde oldukça önemli Sünni isimlere de yer veren Ayat Alavi'nin "laik-Şii" koalisyonuna destek vermişlerdi. Nuri El Maliki karşıtı bu cepheye yeterince ABD desteği gelmemiş olması Ankara-Washington ve Riyad-Washington hatlarında gerilemeye sebep olmuştu.
Sünni ve Şii cepheye dışarıdan desteği böylece özetlersek, geriye bir tek Kürtler kalıyor. Peki onları kim destekleyecek? Bu soruya klasik cevap belli:
Amerika. Peki siz Iraklı bir Kürt olsanız bu ABD desteğinin kalıcı olduğundan ne kadar emin olurdunuz? ABD seçimlerini 2008'de John Mc Cain kazansaydı durum farklı olabilirdi. McCain ABD'nin Irak'ta kalmasını ve Kürdistan bölgesinde daimi askeri üsler kurmasını istiyordu. Obama kazanınca bambaşka bir politika oluştu ve şimdi ABD Irak'tan bütünüyle çekiliyor.
Peki o zaman tekrar soralım: Kürtlerin hâmisi kim olacak? Bence cevap ABD değil. Bölgeye bakmak gerekiyor.
Irak'taki Arap çoğunluğun Kürtlere güvenmediği ve de onları ABD ile işbirlikçi olarak gördüğü biliniyor. İran ve Suriye'nin Irak'taki Kürtlere pek sempati ile yaklaşmadığı da malum. Peki ya Türkiye? ABD Irak'tan çekilince Türkiye Irak'taki Kürtlerin hâmisi olabilir mi? Böyle bir soruyu sormak bile bazı kesimlerde alerji yaratabilir. Öte yandan 15 milyon Kürt asıllı vatandaşı olan bir Türkiye'nin Irak'taki Kürtleri ve Kürt bölgesini "ortak çıkarlar çerçevesinde" koruması neden imkânsız olsun? Türkiye'nin sorunu PKK. Irak Kürtleri PKK ile aralarına mesafe koyarlarsa ve Türkiye PKK meselesini -ve buna bağlı olarak Kürt meselesini- çözme yönünde başarılı adımlar atarsa neden Türkiye Irak'taki Kürt azınlığın hâmisi durumunda olmasın? Üstelik Türkiye bu bölgede zaten en önemli ekonomik aktör. ABD'den gelen ziyaretlere ve Washington'un Ankara'ya PKK ile mücadele konusunda verdiği desteğe bir de bu açıdan bakmakta yarar var.