Geçen hafta Türkiye'nin içerden nasıl gözüktüğü konusuna, yani iç dinamiklere değindikten sonra, şimdi biraz da Amerika Türkiye'den nasıl gözüküyor konusuna dönmek istiyorum izninizle. Türkiye Washington'a, ABD dış politikasına, Obama'ya nasıl bakıyor? Genel hatlarıyla özetlemek gerekirse Türkiye'de Bush yönetimi döneminde tepelere vuran anti- Amerikanizm Obama döneminde de aynen devam ediyor. Bu, Türk halkı Obama ve Bush arasında bir fark görmüyor, anlamına gelmiyor. Tabii ki Türkiye'de halk Obama'yı Bush'a tercih ediyor. Barack Hüseyin Obama'nın dünya ile daha uyumlu ve barışık bir lider olduğu, Amerika'da "ötekileri ve ezilmişleri" temsil ederek iktidara geldiği ve çok boyutlu kimliği sayesinde Müslüman dünyasına karşı duyarlı olduğu biliniyor.
Ama bunların hiçbiri Türkiye'de Amerika'nın olumsuz imajının değişmesine yetmiyor. Obama'nın olumlu imajı ABD'nin Türkiye'deki olumsuz imajını değiştirmiyor. Oysa başka ülkelerde durum böyle değil. Dünya genelinde Obama ABD'nin imajını değiştirmekte oldukça başarılı oldu. Mesela İngiltere'de, Fransa'da, Almanya'da son iki yılda Amerika'ya bakış açısından ciddi bir iyileşme gözlendi. Onların anti-Amerikanizmi daha çok Bush yönetimine yönelikti galiba. Bush gidince işler düzeldi. Bizdeki anti-Amerikanizm ise daha yapısal gözüküyor. Peki, neden Avrupa'ya oranla bizdeki Amerikan karşıtlığı daha kalıcı? Bu soruya cevap arayan Amerikalı gazeteci ve uzmanların Türkiye'de bir iki gün geçirip dış politikada "eksen kayması" yaşanıyor veya "İslamcı iktidar ülkeyi AB ve ABD'den koparıyor" gibi değerlendirmeler yaptıklarına şahit oluyoruz. Tom Friedman'ın yazdıkları hâlâ akıllarda. Kanımca bu yazarların en büyük eksiklikleri Türkçe konuşmuyor oluşları. Türkçe bilmedikleri için Türkiye'de halkın, televizyonların ve basının içerdeki sorunları nasıl ABD'ye bağladığını anlamıyorlar. Türkiye'nin neden bu kadar ABD'ye karşı tepkili olduğunu anlamak için bütün yapmanız gereken sokakta biraz insanlarla konuşmak.
Türkiye'nin iki büyük siyasi sorunu var. Birincisi Kürt meselesi ve bu sorunun ürünü olan PKK. İkinci büyük sorun ise halkın gözünde olmasa da sistemin ve elitlerin gözünde bir laiklik-dincilik tartışması. Türkiye'nin bu iki temel meselesini herhangi bir vatandaşla konuşmaya başladıktan en fazla beş dakika sonra laf hemen Amerika'ya geliyor. Halkın gözündeki Amerika'yı o zaman anlıyorsunuz. Halkın gözünde ABD Kürt devleti istiyor. Washington PKK'yı destekliyor. Amerikan emperyalizmi Sevr'i hortlatmak istiyor. Irak'ta ABD bir Kürt devleti kuracak. Bu Kürt devleti ABD desteğiyle "Büyük Kürdistan" projesini devreye sokacak ve Türkiye'den toprak koparmaya çalışacak. CNN'de sık sık gösterilen o Kürdistan haritası zaten işin provası değil mi? Her şehit cenazesiyle beraber bu nedenle ABD'ye karşı öfke de artıyor.
Keza laiklik meselesinde de durum böyle. Beyaz Türkiye'nin gözünde AK Parti'yi ABD yarattı. Ilımlı İslam projesi Washington'da hazırlandı. Kemalist rejimi zayıflatmak için ABD düğmeye bastı. İslamcılık Türkiye'de aldı yürüdü. Türkiye İslam dünyasına "İslami Cumhuriyet" modeli olarak sunuldu. Fethullah Gülen neden ABD'de yaşıyor zannediyorsunuz? Sonuç olarak rejimin gözünde iki temel tehdit var: bölücülük ve irtica. Bu iki tehdidin de kökünde Amerika var. O zaman neden şaşırıyoruz Türkiye'deki anti-Amerikanizm seviyesine? Bizim kadar kendi siyasi sorunlarını ABD'ye endeksli olarak tartışan başka ülkeler olabilir. Ama Filistin topraklarında yapılan kamuoyu yoklamalarında bile Amerikan karşıtlığı bizdeki kadar yüksek değil.
Benim çok sevdiğim bir kavram var: Algılama kendi gerçeğini yaratır. Yani algılama "gerçek" haline gelir. Nasıl ki Batı'da Türkiye konusunda bir "eksen kayması" algılaması varsa, Türkiye'de de ABD hakkında böylesine olumsuz bir algılama var. Her iki konuda da bunlar yanlıştır, komplo teorisidir, art niyetli yaklaşımlardır demek kolay. Ama algılamanın gerçek haline gelmesini engellemek çok zor. Sonuçta Obama'nın işi Türkiye'de çok zor.