Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÜLKÜ TAMER

Çoğu tiyatroyu seçti

Refik Erduran'la 1958'de tanışmamızı anlatmıştım geçenlerde. Bir mesaj aldım Refik'ten. Oyunun sahnelenişini hatırlıyor.
Mesaj okuldaki "tiyatro günleri"ne götürdü beni. Yetişme çağında bir öğrenci için bu "ders dışı eğitim" ne kadar önemliymiş meğer.
Kolej, ders dışı etkinlikler açısından son derece zengindi zaten. "Resim Klübü"nden "Bilardo Klübü"ne kadar onlarca klüp vardı. Dilediğinize üye olabilirdiniz. Ama dersler kötü gidiyorsa hiçbir etkinliğe katılamazdınız. İsterseniz okulun yıldız basketçisi olun, o zaman İstanbul'da eşi bulunmayan, sonraları bir yangında kül olup giden kapalı spor salonuna adım bile atamazdınız.
Edebiyat dışında en çok tiyatroyla ilgileniyordum.

***

Tiyatro bakımından başlı başına bir okuldu Kolej. Orta 3 öğrencileri her yıl sonu bir Shakespeare oynarlardı. İngilizce. Müdür Willard Whitman başlatmıştı bu geleneği. Julius Caesar'la. Yönetmenliği de o yapıyordu. Biz Venedik Taciri'ni sahneledik. Shylock'u Spiro Kostof, Dük'ü Anıl Meriçelli, Lorenzo'yu Genco Erkal oynuyordu. Soytarıyı, Launcelot Gobbo rolünü ben üstlenmiştim. Sanırım başarılı olduk. En sevmediğim ders Kimya'ydı. Yıl boyunca sermiştim bu dersi. Öyle ki, sınıfı geçip Orta bölümden mezun olmam için yıl sonu yazılısında 100 üzerinden 110 almam gerekiyordu. Tiyatronun yararını ilk o zaman gördüm. Oyunculuğumdan pek hoşnut kalan Whitman, Kimya hocası Inscoe'ya bastırdı, bütünlemeye kalmadan Haziran'da kep giymemi sağladı. Lise bölümünde yılda 7-8 oyun sahnelenirdi. Neredeyse her ay bir oyun. İkisi Türkçe, gerisi İngilizce olurdu. Türkçe oyunlarda oynardım ben. İlk, Cevat Fehmi Başkut'un Küçük Şehir'inde Odacı Ali oldum. Son rolüm ise Sevil Berberi'nde Figaro'ydu.

***

Kolej'de sahneye konulacak oyunlardaki roller için seçmeler yapılırdı. Bizim okuldaki oyunların seçmelerine katılanların sayısı o kadar yüksek olmazdı da, Kız Koleji'ndeki oyunların seçmelerine neredeyse herkes katılırdı. Öyle ya, provalar için her gün Kız Koleji'ne gidilecek, kızlar görülecek, akşam yemekleri bile orada yenilecek!
Seçmeleri kazananlar sınıf geçmiş kadar sevinirlerdi.
Okulda kimler görünmedi ki sahnede... Aralarında bugün sanat alanında değil, başka alanlarda da öne çıkmış adlar var.
Yaşça bizden büyük olanlardan Haldun Dormen'e, Tunç Yalman'a, Şirin Devrim'e yetişemedim. Ama beş kişiyi çok seyrettim.
Cevat Çapan çok iyi bir oyuncuydu. Şimdi çok iyi bir şair, çok iyi bir çevirmen.
Engin Cezzar tiyatroyu bırakmadı.
Nurver Nureş büyükelçi oldu. Benim gözümde hala "muzip" bir oyuncu.
Sina Akşin tarihe verdi kendini. Üniversitelerimizin önde gelen adlarından oldu.
Pamir Bezmen sanat sevgisini hiç yitirmedi. Okul sıralarından beri kendine yakışan o inceliğini de. Bizim dönemimizin listesi biraz daha kalabalık.
Nevra Şirvan usta oyuncu olacağını okuldayken belli etmişti. Okulu bitirdikten sonra Dormen Tiyatrosu'na girdi. Metin'le evlendi. Şimdi Nevra Serezli.
Çiğdem Selışık da basbayağı tiyatrocuydu okulda. Ibsen'in Hedda Gabler'ini, Brecht'in Cesaret Ana'sını oynayan, bir öğrenci değil de, yıllarını sahnede geçirmiş bir sanatçıydı sanki. O da Kent Oyuncuları'nda buldu kendini. Önemli roller oynadı. Şimdi sanırım Amerika'da.
Bir Çiğdem daha. Talu. Sonradan ünlü bir şarkı sözü yazarı olan, erken yaşta yitirdiğimiz Çiğdem Talu'yla, Ugo Betti'nin Tatiller Ülkesi'nde başrolleri paylaşmıştık.
Bizim dönemin en parlak oyuncusu, kuşkusuz Genco Erkal'dı. Okulda Shakespeare'in Venedik Taciri'yle atıldığı serüveni hâlâ sürdürüyor.
Tiyatroyu seçmediği için üzüldüğüm bir arkadaşım Berent Enç'di. Daha o yaşta elektrik saçardı sahnede. Kimbilir, okulla birlikte sahneye de "hoşça kal" demekle belki akıllılık etti. Şimdi Amerika'da.
Okuldan sonra Amerika'ya yerleşen bir başka yetenekli oyuncumuz da Spiro Kostof'du. Şiir de yazardı. Öğrenimini Amerika'da tamamladı. Orada kaldı. Önemli üniversitelerde Sanat Tarihi kürsüsü başkanlığı yaptı. Genç sayılacak yaşta öldü. Arkasında çok iyi eleştiriler almış kitaplar bırakarak.
Kolej'de sahne tozunu yutmuş nice ünlüler var daha. Basınımızın "bir numara" larından Ercan Arıklı, Arda Gedik, Asım Çavuşoğlu, Orly'de yaralanan fotoğrafçı Ergun Çağatay, Osmanlı tarihi ve avcılık uzmanı Derin Türkömer bunlardan bazıları. Üstün Ergüder'le Sevil Berberi'nde karşılıklı oynamıştık. Figaro'ydum ben. Sevgili Üstün de Kont Almaviva. Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğünü yaptı, kontluğunu hep korudu.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA