Almanya hukuk tarihinde daha önce bir emsali var mı bilmiyorum, ama SABAH'ın girişimiyle Alman Anayasa Mahkemesi'nin verdiği karar tüm Batı medyasında geniş yankı uyandırdı.
Türk medyası hariç!
Dün gazetelere baktım. Bazıları birinci sayfadan başlık anonsla geçiştirmiş, bazıları iç sayfalarda bir yerlere sıkıştırmış. Pek çoğu SABAH'ın adını belirtmekten özenle kaçınmış.
Oysa günlerdir kükrüyorlar, daha doğrusu davayı sömürüyorlardı.
Ne Bavyera Eyalet Mahkemesi'ne demedikleri kalmıştı... Ne Alman Hükümeti'ne... Ne Alman yargısına...
Sorun çözüldü, onlar için konu kapandı!
Bu ne kompleks... Bu ne çekemezlik... Bu ne mesleki dayanışma açığı...

Bereket, Batı medyasının etik düzeyi epeyce yüksek.
Dün onlara da baktım. Hepsi ama hepsi Alman Anayasa Mahkemesi'nin Merkel Hükümeti'ni de rahatlatan kararının SABAH'ın girişimi sayesinde alındığını önemle vurguladılar.

Bu girişim SABAH'a herhangi bir mali külfet de getirmedi.
Almanya Temsilcimiz Mikdat Karaalioğlu, Anayasa Hukuku uzmanı bir Alman avukatla temasa geçti. Ve şöyle bir öneride bulundu: "Bu, bir prestij davası olacak. Bizim girişimimizi savunmayı kabul ederseniz ve sonunda davayı kazanırsak, kariyerinizin en parlak başarılarından birini elde edeceksiniz. Böyle bir manevi kazanç karşılığı bizi vekalet ücreti almadan savunmayı kabul eder misiniz?"
Avukat "Seve seve" dedi. Gerisi malum.

Çarşamba günü başlayacak 8'i Türk 10 kişinin katili NSU örgütü davasının ilk gününde ben de Münih'te olacağım.
SABAH sayesinde duruşma salonuna girebilecek meslektaşlarımı da beklerim...