SABAH'TAN MEKTUP
Geçen haftanın önemli bir bölümünü uzaklarda, çok uzaklarda geçirdim. Türkiye'nin 6 saat dilimi ve yaklaşık 6 bin mil doğusuna düşen, Asya ile Okyanusya arasındaki diyarlarda: Bali'de ve Brunei'de.
Gezinin nedeni, daha önce de yazdığım ve üç gün boyunca tüm gazetelerimizin manşetlerinden duyurdukları gibi, Başbakan Erdoğan'ın Bali Demokrasi Forumu vesilesiyle Endonezya çıkarması. Oradan da Sultan Hassanal Bolkiah'ın davetiyle Brunei'ye bir günlük ziyaret. Aslında Sultan Hassanal Bolkiah'ın tam adı hayli uzun. Bruneili yetkililere dayanarak İngilizce aktarayım: Sultan Haji Hassanal Bolkiah Mu'izzaddin Waddaulah ibni Al-Marhum Sultan Haji Omar Ali Saifuddien Sa'adul Khairi Waddien.
***
Gidişte Yeni Delhi'de ikmal yaparak Bali'de ulaştık. Hiçbir sorun yaşamadan. Gerek Yeni Delhi Havaalanı'nda, gerekse Bali'de kaldığımız iki gün boyunca cep telefonum tıkır tıkır çalıştı.
Brunei'ye geçtik; kâbus başladı. GSM operatörümün Brunei'de partneri yoktu. Oteldeki odamın sabit telefonundan gazeteyle ve ailemle bağlantı kurmak zorunda kaldım. Ve toplam dört dakikalık iki görüşme için tuzlu mu tuzlu bir fatura ödedim: 75 dolar!
Neyse... Brunei'den havalandık. Dönüşte ikmal noktası Karaçi. Yolda, her gezide olduğu gibi Başbakan Erdoğan kendisine eşlik eden biz 9 gazeteciye hem Bali ve Brunei temaslarını değerlendirdi, hem de Türkiye gündemine ilişkin sorularımızı yanıtladı. Görüşmeden sonra Karaçi'ye kadar uzun yolda (7.5 saat!) mülakatın bant çözümünü yaptık, daha doğrusu, haklarını teslim edeyim, Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Enis Berberoğlu, Bugün Genel Yayın Yönetmeni Erhan Başyurt ve Zaman Ankara Temsilcisi Mustafa Ünal çözdüler, redakte ettiler, Karaçi'ye inince hepimizin e-mail'ine gönderecek duruma getirdiler.
İndik. Şok! Ne cep telefonları çalışıyor, ne i-pad'ler, ne de arkadaşlarımızdaki elektronik iletişim harikaları.
Erdoğan'ı karşılayan Pakistanlı görevlilere sorduk. Cevap: "Başbakan geliyor diye iletişim hatlarını kestik!"
Bre, etme, eyleme. Nuh dediler, peygamber demediler. "Terör tehlikesi... Erdoğan'ın güvenliği... Sorumluluk alamayız..."
Çıldıracak noktaya geldik. Çünkü Karaçi'den havalandıktan sonra Ankara'ya gece yarısı ineceğiz ve iş işten geçmiş olacak.
Tam umutlarımızı yitirmişken Pakistan Büyükelçiliğimiz'de görevli bir genç, cep telefonunu uzatıp "Bir de yerel hatlar üstünden deneyin" önerisi yaptı.
Mucize! Dakikalarca da sürse, haber İstanbul'a, gazetelerimize ulaşabiliyordu.
9'uncu adres de mülakatı alınca derin bir oh çektik.
Ama içimi hüzün kapladı: Pakistan her yıl daha da kötüye gidiyor. Siyaseten, ekonomik olarak ve güvenlik açısından. Yazık.
***
Başbakan'la çıktığımız gezilerin bizler için tatil fırsatı olduğunu sanmamanız için bunları anlattım.
Sağlıklı ve mutlu bir hafta dileğimle...