Film setlerinde nasıl bir kamera önü, bir de kamera arkası varsa; benim TV kanallarında yılda üç-dört kez katıldığım "Başbakan Erdoğan'la gündem" programlarının da bir öncesi, bir de sonrası var.
Öncesi çeşitli kesimlerin veya sorunluların elektronik posta kutumu e-mail sağanağına tutmaları anlamına geliyor.
Her programda farklı bir kesim öne çıkıyor.
Geçen yılın başlarında bedelli askerlik isteyenler ezici çoğunluktaydı. (Not: Sonunda muratlarına erdiler ama bedelli için öngörülen kontenjan doldurulamadı!)
Bir sonraki programda atanamayan öğretmenler baskın çıktı.
Daha sonra polisler. Daha daha sonra astsubaylar. Daha daha sonra da uzman erbaşlar...
Kanaltürk'teki program öncesinde ise, bayağı sıkı örgütlenmiş olan "Eş durumu ataması durdurulmuş öğretmenler" kitlesi mail'leriyle üstümde, daha doğrusu üstümüzde (Çünkü benimle birlikte programa katılan diğer dört genel yayın yönetmeni de aynı mail sağanağında sırılsıklam oldular) ciddi bir baskı kurmayı başardılar.
Gelen mail'lerden kitlenin sorunlarını tam anlamıyla yansıtabilecek birkaçını seçip yayınladım.
Programda da biz beş soru yöneltici adına Türkiye Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Nuh Albayrak konuyu aktardı. Başbakan Erdoğan da hükümetin bu soruna ilişkin yaklaşımını ayrıntılı biçimde anlattı.
Buraya kadar güzel...
***
Ancak... Yukarıda da belirttiğim gibi, bir de program sonrası var.
Hemen vurgulayayım; mail gönderenlerin ezici çoğunluğunu tenzih ederim.
Ama içlerinde öyle ayrık otları var ki, sözcüğün tam anlamıyla şirretleşiyorlar.
Zaman yokluğundan sorunlarını aktaramadığımız gruptan bir-iki kişi "Bizi adam yerine koymuyor musunuz" diye dikleşiyor.
Sorunları aktarılan gruptan birkaç kişi, Başbakan'ın açıklamalarından tatmin olmayınca, hakaretamiz ifadelerle yüklü mail'ler gönderiyor.
Programın içeriğine karşı çıkan birkaç kişi, işi küstahlığa kadar götürüyor.
***
Bayanlar, baylar...
"Başbakan Erdoğan'la gündem" programları, adı üstünde, Türkiye'nin ve dünyanın güncel gündemindeki sorunları ve gelişmeleri ele alıyor. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin en yetkili ağzından Ankara'nın o sorunlara ilişkin yaklaşımlarını Türk ve dünya kamuoyuna ilan ediyor.
Şu sıralar Türkiye'nin gündemi: Terör.
Şu sıralar dünyanın gündemi: Suriye.
Türkiye'nin iki ateş arasında kazasızbelasız ilerlemenin yollarını araması mı daha önemli; yoksa bireysel sorunlar mı?
Geçici bir süreliğine eşinden ayrı kalanlar mı öncelikli; oğlunu, eşini, kardeşini teröre şehit vermiş olanların sessiz gözyaşları mı?
Yeni yayın ve siyaset döneminde Erdoğan'la kimbilir kaç programa daha çıkacağım. O programlarda da ana gündemin elverdiği ölçüde sorunları iletmeye çalışacağım.
Ama siz de aranızdan çıkabilecek terbiyesizlere, şirretlere, küstahlara prim vermeyin. Anlaştık mı?