Avrupa'da sadece bir ülkede, İspanya'da, Kaddafi'nin linç edilerek öldürülmesi manşetten duyurulmadı. İspanyollar için ondan da baskın bir haber ya da gelişme vardı: ETA'nın "Silahlı saldırılardan kesinlikle ve sonsuza kadar vazgeçme" kararı.
Aslında Jose Luis Rodriguez Zapatero'nun sosyalist hükümeti başta olmak üzere hemen tüm İspanyollar bir süredir ETA'nın böyle bir adım atmasını bekliyorlardı.
Çünkü İspanyol ve Fransız polisinin işbirliğiyle indirilen darbeler sonucu ETA'nın operasyonel gücü neredeyse sıfırlandı. İstihbarat ve güvenlik yetkililerine göre, 2009 yazından bu yana hiçbir eylem yap(a)mayan ETA'nın sadece 50-60 kadar silahlı militanı kaldı. Onlar da ağa takılmamak için köşe bucak saklanıyorlar.
İspanyol Anayasa Mahkemesi, ETA'ya bir çıkış yolunun kapısını araladı. Bask ayrılıkçı hareketin bünyesinden doğan son siyasal oluşuma, "Bildu"ya (Bask dilinde "Birleşmek" anlamına geliyor) geçen mayısta yapılan yerel seçimlere katılma izni verdi. Tabii "Ley de Partitos"a ("Siyasi Partiler Kanunu"nun İspanyolcası) tam uyum ve saygı göstermek koşuluyla. Onun da yolu, partinin tüzüğünün en başına "Her türlü şiddeti kesinlikle reddettiğini" açık açık yazmaktan geçiyor. "Bildu" bu koşulu kabul etti ve seçimlerden Bask bölgesinin ikinci büyük partisi olarak çıktı. Önümüzdeki ay, 20 Kasım'da yapılacak erken genel seçimde konumunu daha da güçlendirmeyi umuyor.
ETA'nın aralanan bu kapıdan çıkış yoluna yönelebilmesi için bir "Mizansen"e ihtiyacı vardı: Uluslararası platformlarda saygı gören bir kurulun örgüte çağrı yapması.
Bu da BM eski Genel Sekreteri ve Nobel Barış Ödülü sahibi Kofi Annan, İrlanda eski Başbakanı Bertie Ahern, Norveç eski Başbakanı Gro Harlem Bruntland, İrlanda'daki Sinn Fein partisinin lideri ve uzun yıllar IRA'nın siyasal kanadının başkanlığını yürütmüş olan Gerry Adams, Fransa İçişleri eski Bakanı Pierre Joxe, İngiltere eski Başbakanı Tony Blair'in Kuzey İrlanda temsilcisi Jonathan Powell gibi önemli isimlerden oluşan grubun Bask bölgesinin simge kenti San Sebastian'da "Uluslararası Barış Konferansı" düzenlemeleriyle sağlandı. Konferans sonunda yayınlanan bildiride ETA'ya "Silah bırak" çağrısı yapıldı.
Ne var ki ETA'nın bu çağrıya tam uyduğu söylenemez. Evet, 10 Ocak 2011'de açıkladığı "Ateşkes" ya da "Eylemsizlik" kararını "Süresiz"e dönüştürdü ama ne silahsızlanmadan söz etti, ne de örgütü feshetmekten.
Oysa tüm terör oluşumları gibi ETA'nın da tehdit olmaktan çıkması için silahlarını teslim etmesi ve örgütü dağıtması gerekiyor.
Bir başka deyişle, tam teslim olmadan ETA'nın defteri dürülmüş kabul edilemez.
Başbakan Zapatero'nun, hükümetinin ETA'yı sürekli eylemsizlik kararı almaya zorlamasını "Yasanın, aklın ve demokrasinin zaferi" olarak değerlendirmesini anlayışla karşılıyorum: 20 Kasım seçimlerinde siyasete de veda etmeye hazırlanıyor ve 7 yıllık iktidarını bir başarı öyküsüyle noktalamaya şiddetle ihtiyacı var.
Ama göreceksiniz ETA yakında hem silahlarını teslim etmek hem de örgütü feshetmek zorunda kalacak. O da seçimden zaferle çıkması kesin olan Halkçı Parti lideri Mariano Rajoy'a nasip olacak.
İspanya, "Avrupa'nın en acımasız terör örgütü" denilen ETA'nın hakkından "Sıfır ödün" politikasıyla geldi. Sıra ETA'dan da acımasız PKK'da.
Zira küreselleşen dünyada terör örgütlerine kesinlikle yer yok. Düşünün; IRA, Tamil Kaplanları, FARC ne oldu? Ve ETA ne olmak üzere? PKK'nın bir istisna olarak kalması mümkün mü? Asla.