İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi haberi alınca derin bir "Oh" çekti ve mırıldandı: "Sic transit gloria mundi".
"Bu dünyada şan-şöhret geçici" anlamına gelen Latince bir deyiş bu. İnsanoğluna "Ölümlü" olduğunu hatırlatır.
Osmanlı'da padişahların tahta çıkma törenlerinde halkın "Mağrur olma padişahım senden büyük Allah var" uyarısının bir başka versiyonu.
Aslında insanoğlunun gelipgeçiciliğini en iyi Kur'an-ı Kerim'de üç surede geçen "Her nefis ölümü tadacaktır" ayeti anlatır. (Al-i İmran 185, Enbiya 35, Ankebut 57)
Berlusconi, haberi alınca derin bir "Oh" ile rahatlamakta haklıydı. Çünkü Libya'nın deli-dolu lideri Kaddafi, aralarındaki gizli anlaşmalar ortaya çıkmadan öldürülmüştü. Sağ yakalanıp mahkemeye çıkarılsaydı ve orada kirli çamaşırları ortaya dökseydi, örneğin daha iki yıl önce devlet töreniyle karşılanıp ağırlandığı ve çadırını kurduğu Roma'da ne vaatler karşılığı ENI'ye yeni petrol sahaları tahsis ettiğini açıklasaydı; İtalya kaç büyüklüğünde depremle sallanırdı acaba?
Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy için de Kaddafi'nin ölüm haberi kızı Giulia'nın doğumundan sonra ikinci müjde oldu. O da Kaddafi'yi 4 yıl önce Paris'te ağırlayıp sırf yüklü silah siparişleri alabilmek için Hotel Marigny'nin bahçesine çadır kurmasına göz yummasının utancından kurtulmuş oldu. Eski hesaplar açılmadan.
Garip. Irak'ın devrik lideri Saddam Hüseyin de on yıllar boyunca Batı ülkelerinin kendisini nasıl silahlandırdıklarını, İran'a, Kuveyt'e savaş açması için nasıl kışkırttıklarını açıklamaya fırsat bulamadan darağacında sallandırılıvermişti.
Hiç kuşkusuz Kaddafi de sağ yakalansaydı, ağzını bile açma fırsatını bulamadan ya idam sehpasında bulacaktı kendini ya da bir infaz mangasının karşısında.
Ama NATO o olasılığa bile izin vermedi. Fransız savaş uçakları Sirte'den kaçmaya çalışan iki araçlık konvoyu belirledi, önce bomba yağdırdı, sonra yerdekilere haber verdi. Libya'nın yeni güçlerine de yolu kesip kendilerini 42 yıl boyunca yöneten liderlerinin işini bitirmeleri kaldı.
NATO güçlerinin 31 Mart'tan bu yana gerçekleştirdikleri 26.089'uncu sorti oldu bu. Ve de sonuncusu.
Zira Kaddafi ve oğullarının ortadan kaldırılmasıyla NATO'nun da Libya'da "Misyon"u tamamlanmış oldu.
Geriye bu aleni "Linç"in bazı vicdanlarda yarattığı sızı kaldı.
Bir de ABD Dışişleri eski Bakanı Condoleezza Rice'in önümüzdeki ay başında yayınlayacağı anılarında yer alan 2008 Eylül'ündeki Libya gezisiyle ve Kaddafi'yle görüşmesiyle ilgili anekdot: "Karşımda dünyadan ve gerçeklerden kopuk biri vardı. Sanki olup biteni kavrayamıyormuş gibi bir izlenim veriyordu. Ama yine de onunla görüşmeden çok memnun ayrıldım, çünkü Kaddafi'yi kitle imha silahlarından arındırmayı başarmıştık. Yoksa hiç kuşkusuz birgün başı sıkışırsa son çare olarak gözünü kırpmadan o silahları kullanırdı."
Sahi, Kaddafi kitle imha silahlarından vazgeçmeseydi, yani nükleer bombaya sahip olsaydı, NATO onu devirmeyi ve ortadan kaldırmayı amaçlayan operasyonu göze alabilir miydi?