Ekonomik krizin ikinci dalgası -şimdilik- sadece Avrupa'yı vurduğu için, AB ülkelerine odaklandık. Yunanistan'a, İrlanda'ya. Bir ölçüde Portekiz ve İspanya'ya...
Oysa sosyal sorunları krizde daha da derinleşen ve trajediye dönüşen diyarlar da var. Örneğin, Kuzey Afrika ülkeleri. İki-üç gün bu köşede Magrip ülkelerine odaklanacağız. Tunus'tan başlayalım.
Tunus'un orta -ve kırsal- kesimindeki Sidi Bouzid kentinde geçen yılın son günlerine doğru, tam tarih vermemiz gerekirse 17 Aralık'ta, bir genç vali konağı önünde başından aşağı benzin döküp kendini ateşe verdi. Güvenlik güçleri binbir güçlükle alevleri söndürüp Muhammed Buaziz adlı genci hastaneye kaldırdılar. Şimdi üçüncü derece yanıktan ve bedeninin yüzde 70'i kömürleşmiş olarak tedavi görüyor.
Sidi Bouzid halkı geçimini tarım ve hayvancılıktan sağlıyor. Tahıl, sebze, et, süt üretiyor ve ülkenin diğer bölgelerine gönderiyor. O nedenle, tüm tarımsal bölgelerde olduğu gibi, Sidi Bouzid'de de istihdam olanakları iyice sınırlı.
Ne var ki, Sidi Bouzid'in nüfusunun çoğunluğunu gençler oluşturuyor. Pek çoğu da eğitimli, üniversite mezunu. Ama işsiz.
26 yaşındaki Muhammed Buaziz de işte üniversite diplomalı o binlerce gençten biriydi. Okulu bitirince 5 yıl boyunca iş aramış, çalmadık kapı bırakmamıştı. Boşuna.
Sonunda ana-babasının daracık bütçesine katkı için seyyar satıcılık yapmaya karar verdi. Bir kaldırıma tezgâh kurup, borç-harç aldığı sebze-meyveleri satmaya başladı. Daha ikinci gün zabıta mallarına el koydu. Yılmadı; yine borç bulup sebze-meyve aldı. Bir-iki gün sonra yine zabıtayı karşısında buldu. İki, üç, dört... Aldığı bir borcu ödemeden sermayeyi zabıtaya kaptırması nedeniyle yeni bir borçla tezgâhına mal bulmaya çalışıyordu.
Artık beşinci mi, altıncı mı baskından sonra bunalıma girdi ve "İşsizlik, yoksulluk canıma tak etti" feryadıyla kendini ateşe veriverdi.
Sıradan bir cinnet olayı gibi görülebilecek bu intihar, bir toplumsal depremi tetikledi. Tüm Tunus'ta olduğu gibi Sidi Bouzid'de de bir hayli otoriter rejimin uysallaştırdığı halk bir anda zembereğinden boşalmış gibi sokağa döküldü. Güvenlik güçleri kalabalığı zor kullanarak dağıtabildi.
Aradan birkaç gün geçti. Haydi, yine tarih verelim, 22 Aralık'ta yine Sidi Bouzid'de yine bir genç bir meydandaki elektrik direğine tırmandı. Toplanan kalabalığın dehşetten irileşmiş gözleri önünde, yine aynı sloganla, yani yine "İşsizliğe, yoksulluğa lanet olsun" diye bağırarak 300 bin volt elektrik geçen tellere sarılıverdi... Direkten cansız bedeni düştü yere. O da üniversite mezunuydu ve yıllardır iş arıyordu.
Bu ikinci intihar Sidi Bouzid'de protesto gösterisi yapan kalabalığı daha da büyüttü. Dahası, tepkiler kentin sınırlarını aşıp hızla Tunus'un diğer bölgelerine yayılmaya başladı.
Yine o günlerde yine Sidi Bouzid'de yine işsiz bir genç daha kendini kuyuya atıp intihar etmesin mi!
Maki ateşi artık orman yangınına dönüşmüştü.
Devlet Başkanı Zeynel Abidin Bin Ali uzun iktidarında (23 yıldır Tunus'u yönetiyor) ilk kez koltuğunun sallanmakta olduğunu anladı. Hemen kendini ateşe veren gencin ailesini başkente çağırıp sarayında ağırladı, onlarla birlikte hastaneye gitti. Ardından televizyondan halka seslendi. Toplumsal öfkeyi yatıştırabilmek için kelle verdi: Birkaç bakanı hükümetten attı, Sidi Bouzid valisini değiştirdi. Sosyal hizmetlerde kullanılması için bölgeye para gönderdi...
Toplumsal huzursuzluk, işsiz gençlerin öfkesi birkaç göz boyayıcı önlemle bastırılabilir mi? Keşke sosyal sorunların reçetesi bu kadar basit olsa... Ama değil. Olmadığını da Tunus kaygıyla fark ediyor. Sadece Tunus değil, komşuları da... Devamı yarın.