Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Soğukkanlı bakmak

Yüksek Askeri Şûra kararlarını içerde ve dışarıda herkes kendi ideolojik penceresinden -biraz da provokatif yaklaşımla- yorumluyor.
İçerde "Başbakan Erdoğan'ın teamülü değiştirdiğini" yazan var, "Askerin direndiğini ama Erdoğan'ın çizdiğini" söyleyen var, işi bilek güreşi basitliğine indirgeyip "Erdoğan kazandı" diyen var, "Sivil devrim" tanımları yapanlar var...
Dışarıdaki değerlendirmeler ve tepkiler daha da keskin: "Ordunun adayına veto", "Ordu komutansız kaldı", "Güç pokerini hükümet kazandı", "Generaller artık emir vermiyor, alıyor" gibi...
Biz ise bu konunun "Demokrasinin kuralları" ve "Hukukun üstünlüğü ilkesi" temelinde değerlendirilmesinin hem daha doğru, hem de daha sağlıklı olacağına inanıyoruz.
Demokrasinin kalbi çoğulculuk ise ruhu da "Sivil yönetimin üstünlüğü"dür. Asker için de emir-komuta zincirinin son halkasını oluşturan yürütmeye itaattir. Asker belki -uzmanlığına giren alanlarda- önerilerde bulunabilir ama yürütmenin, hükümetin politikalarını eleştiremez. Eleştirmeye kalkarsa "Demokratik disiplin" kuralları işler. Tıpkı ABD Başkanı Obama'nın, bir dergiye verdiği mülakatta Beyaz Saray'ın politikalarını eleştiren Afganistan Komutanı Orgeneral Stanley McChrystal'i görevden alması ve emekliliğe zorlaması gibi.
Demokrasi elbette uzlaşma sanatıdır ama bu, yürütmenin, kendisine bağlı silahlı güce karşı ilkelerinden taviz vermesi anlamına gelmez.
Ayrıca demokrasiyi taşıyan ana sütun "Hukukun üstünlüğü" ise, askeri teamüller ve hiyerarşi, hukuka karşı zırh, kalkan veya dokunulmazlık şalı olarak kullanılamaz.
Ve nihayet Atatürk'ün İkinci Meclis'le birlikte getirdiği "Ya üniforma ya siyasi kostüm" kuralı da, demokrasilerin can damarıdır. Siyaset yapmak isteyen asker, üniformasını çıkarmak zorundadır. Çıkarmazsa, çıkartılır.
İşte bu temel ilkeler ışığında, Orgeneral Hasan Iğsız'ın Türk Silahlı Kuvvetleri'nin iki no'lu komutanlığına getirilmesi mümkün olamazdı. Çünkü bal gibi siyaset yapmıştı. Hem de pek meşru sayılamayacak yollardan ve araçlarla.
İşte yine bu temel ilkeler ışığında, haklarında yasadışı yapılanmadan komplo hazırlığına kadar bir dizi vahim iddiayla soruşturma açılmış olan generallerin terfi ettirilmeleri, "Ödüllendirilmeleri" anlamına gelirdi. Öte yandan emekli edilmeleri de belki doğru olmayabilirdi. Çünkü o da henüz soruşturma aşamasında olan iddialar doğru çıkmaz ve aklanırlarsa, mağduriyetlere, telafisi çok güç manevi zararlara yol açabilirdi.
Kurallar işledi. Sivil-asker ilişkileri yeni dengelere oturdu.
Şimdi sıra yargıda. Zira "Hukukun üstünlüğü" kadar, adil, şeffaf ve hızlı bir yargı da demokrasinin "Olmazsa olmaz"ıdır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA