Küresel krizin patlak verdiği 2007'den bu yana bu konuda kaleme aldığımız yazılarda (Neredeyse 50'ye yaklaştı) hep aynı iddiayı tekrarladık:
1- Bu kriz geçmişteki ekonomik depremlerin hiçbirine benzemiyor.
2- Kriz finansal sistemde başladı ama hızla reel ekonomiye sıçradı.
Ekonomideki yangın büyümeden söndürülemezse, alevler sosyal kesime sıçrayacak.
3- Sosyal krizin önü alınamazsa siyasal krizler patlak verecek, hükümetler düşecek veya sandıkla uzaklaştırılacak.
4- Siyasal krizle baş edilemezse, kaçınılmaz olarak rejim krizleriyle karşılaşılacak.
5- Rejim krizlerinin yol açacağı kargaşa da savaşların tohumunu ekecek. Hem simetrik, hem de asimetrik savaşların.
Öfke sokağa taşarsa
Her ne kadar IMF, Dünya Bankası, OECD ve bilumum araştırma kuruluşları "Ekonomik krizin bulutları dağılıyor" müjdeleri veriyorlarsa da, aslında krizin üçüncü evresine girdik: Sosyal patlama!
Neden? Çünkü, "Ekonomik krizden çıktık" iddialarına rağmen, Çin ve Hindistan'ı bir yana bırakırsak, hiçbir ülkede istihdam yaratılamıyor. Tam tersine işsizler ordusu çığ gibi büyüyor. Örneğin, İspanya'da işsizlik yüzde 20 tavanını deldi. Avrupa'nın birçok ülkesinde bu oran yüzde 15 dolaylarında. ABD'ye gelince kimilerine göre çalışma çağındaki nüfusun yüzde 17'si işsiz, kimilerine göre ise yüzde 20'den çok fazlası. (Not: ABD ordusunun bazı birliklerinin "Sosyal risk" bulunan kentlerde olaylara karşı şimdiden mevzilendirildiği iddiaları giderek daha çok çevrede seslendiriliyor.)
İstihdam yaratmak bir yana, hem mevcut istihdamı, hem de çalışanların yaşam düzeyini sürdürebilmek de imkânsız hale geliyor. Kamu borç yükünün kaçınılmaz kıldığı tasarruf ya da kemerleri iyice sıkma önlemleri nedeniyle.
(Not: 2009'da bankaların borç yükü kaygıların odağındaydı.
2010 ise kamu borcu ve bütçe açığı yılı olacak.)
Böyle bir basıncın, kazanı patlatmaması mümkün mü? İşte Yunanistan'da olan bu.
Sendikaların konumu
Ama sosyal öfkenin patlaması ne yazık ki komşuyla sınırlı kalmayacak.
Siz bir süre sonra Portekiz'de olacakları bekleyin.
Ardından İspanya'da.
Sonra İtalya'da.
Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin bile halk sokağa dökülecek diye ödü kopuyor (Not: Görevde üçüncü yılını doldurdu. Kamuoyu araştırmalarına göre her 10 Fransız'dan 7'si ondan yaka silkiyor).
Daha kötüsü şu: Ekonomik kriz sendikaları uysallaştırdı, iğdiş etti.
Hemen tüm Batı ülkelerinde işçi sendikaları hükümetlerin istihdamı mümkün olduğu ölçüde koruma vaadi karşılığında ücret artışlarından vazgeçtiler, grevleri önlediler. Yani renkleri "Sarı"ya döndü.
Bu da çalışanların sendikalara güvenlerini, sendikaların ise üyeleri üstünde meşru otoritelerini yitirmelerine yol açtı.
Sonuç? Sendikalar artık tabanlarını kontrol edemiyor. Bu da sosyal patlamaların "Anarşik", hatta "Kaotik" olması tehlikesini barındırıyor. Yunanistan'da olduğu gibi.
Dileriz kriz, üçüncü, haydi bilemediniz dördüncü evreden öteye geçmez. Yoksa...