Biliyorsunuz; AB üyeleri, daha doğrusu "Euro Bölgesi"nde yer alan ülkeler Yunanistan'a 30 milyar Euro'luk yardım yapmayı kabul ettiler. Buna 10-12 milyar Euro kadar da IMF katkısı eklenecek. (Not: Yunanistan'ın IMF kotası ancak o kadar krediye elveriyor.)
Peki 30 milyar Euro'luk yardım kimlerin kasasından çıkacak? "Euro Bölgesi" nin merkez bankası olan Avrupa Merkez Bankası'nın statüsü, devletlere kredi vermeyi yasaklıyor. Sadece başta bankalar olmak üzere özel sektöre kaynak aktarabiliyor.
Bu durumda yardım Yunanistan'ın "Euro Bölgesi" ülkelerinin hükümetleriyle yapacağı ikili anlaşmalarla toplanacak. Yine Avrupa Merkez Bankası statüsüne göre, yardımın yükü teorik olarak "Euro Bölgesi" ülkelerinin nüfuslarına ve gayrısafi milli hasılalarına göre paylaştırılacak.
"Euro Bölgesi"nde şu ülkeler yer alıyor: Almanya, Avusturya, Belçika, Finlandiya, Fransa, İspanya, İtalya, İrlanda, Kıbrıs, Lüksemburg, Hollanda, Portekiz, Slovenya, Slovakya, Malta ve tabii Yunanistan.
"Teorik olarak" yük bu ülkeler arasında dağıtılacak ama pratikte böyle bir şey mümkün değil. Zira İspanya'nın kasası tamtakır. Portekiz'in "Kendisi muhtac-ı himmet bir dede, nerde kaldı gayrıya himmet ede..." İrlanda da öyle. Kıbrıs, Lüksemburg, Slovenya, Slovakya, Malta, hatta Belçika ve Hollanda'yı geçin. Yapacakları yardım Yunanistan'ın dişinin kovuğuna gitmez. Geriye Fransa ile Almanya kalıyor. Fransa'nın kamu borcu gayrı safi milli hasılasını yutmak üzere (Not: Halen yüzde 83 olan bu oranın iki yıl sonra yüzde 96'ya dayanması bekleniyor.) Yani, Fransa da ancak dış kaynakla çarkı döndürebiliyor.
Fransa'yı da sildik. Listede tek ülke kaldı: Almanya!
İşte Başbakan Angela Merkel'in de, koalisyon partilerinin de, Alman basınının da, Alman halkının da Yunanistan'a yardım denince öfke seline kapılmalarının nedeni bu. Kabak dönüp dolaşıp hep onların başında patlıyor.
Almanya'nın birleşmesinin çok ağır faturasını sadece onlar ödedi. AB'den tek cent bile gelmeden. AB'nin kuruluşundan bu yana sadece onlar "Verici" oldu.
AB'nin her genişleme dalgasının faturası onlara çıktı. Yeni üyelere yapısal yardımlar da, tarım destek fonları da hep Almanya'nın kasasından çıktı. Lizbon, Madrid, Atina, Almanya'nın paralarıyla tepeden tırnağa yenilendi. Yunan adaları Alman kaynaklarıyla ihya oldu. Şimdi de başta Polonya olmak üzere 2004'te AB'ye katılan 12 ülke ile son dalgada giren Romanya ve Bulgaristan, Alman çeşmesinden kana kana su içiyorlar. Hatta son ikisinde rüşvet ve yolsuzluk ağını da iç edilen Alman yardımları besliyor.
Bütün bunlar yetmezmiş gibi, bir de Yunanistan'a yapılacak yardımın esaslı bir dilimini üstlenmek... "Yeter artık" diyor Almanlar. Haksızlar mı?
Ah, Merkel sonunda baskılara boyun eğip keseye davranmak zorunda kalırsa, bir bedel ödetecek: AB'nin tek karar vericisi olmak.
Yunanistan krizi AB'yi nerelere sürüklüyor; görüyor musunuz?