İngiltere Başbakanı Gordon Brown, "Downing Street 10"deki Başbakanlık Konutu'nda bize verdiği mülakatta Türkiye'nin üyeliğinin AB için stratejik önemini anlatırken bir dizi gerekçe sıraladı.
Ama birinin üstünde özellikle durdu:
"İnsanlara sürekli OECD tahminlerine göre, Türkiye'nin önümüzdeki 8 yılda dünyanın en hızlı büyüyen ikinci ekonomisi olacağını anlatıyorum."
Brown kısa vadeli öngörülerle yetiniyor ama Türkiye'nin ekonomik performansıyla ilgili daha uzun dönemi kapsayan araştırmalar da var. Örneğin ABD'nin önde gelen düşünce kuruluşlarından "Carnegie Endowment for International Peace"in bu ay içinde yayınlanan raporu.
Geleceğin büyükleri "
2050'de G-20" adını taşıyan raporda, dünyanın gelecek 40 yılının falına bakılıyor. Varılan sonuç: "21'inci yüzyıl Amerikan asrı olmayacak!" Çünkü 2050'de ABD iki basamak gerileyecek ve dünyanın büyük ekonomik güçleri sıralamasında Çin ile Hindistan'ın ardından gelecek.
Raporda günümüzde G-20'yi oluşturan ülkelerin 2009-2050 arasındaki tahmini büyüme hızlarının ortalaması da yer alıyor. Buna göre, ABD'nin gelecek 40 yıldaki ortalama büyüme hızı yüzde 2.7'yi geçmeyecek. Bu oran Çin için yüzde 5.56, Hindistan için yüzde 6.19.
Peki, AB'nin günümüzdeki iri ya da lokomotif ekonomileri 2009-2050 arasında ortalama yüzde kaç büyüyecek? Buyurun: Almanya 1.44, Fransa 2.09, İngiltere 2.13, İtalya 1.27.
Ya Türkiye? Yüzde 4.33. Evet, AB'nin büyük ekonomilerinin en az iki katı, kimilerinin de üç katı.
AB'ye ulaşmak
Bu ne demek biliyor musunuz; Türkiye ile AB arasındaki ekonomik makas kapanacak. Türkiye gerek gayrısafi milli hasıla, gerekse kişi başına yıllık milli gelir istatistiklerinde AB'nin devlerine yaklaşacak, hatta bazılarını (Örneğin İtalya'yı) geçecek. Özetle, AB ekonomisinin yeni lokomotifi konumuna gelecek.
Yani 21'inci yüzyıl "Amerikan asrı" olmayacak ama pekala rahmetli Turgut Özal'ın hedef gösterdiği gibi, "Türk asrı" olabilecek. İşte o nedenle Brown, Türkiye'nin üyeliğinin AB için stratejik bir önem taşıdığını üstüne basa basa vurguluyor ve Avrupa'nın güdük büyüme hızlarının yanında Türkiye ekonomisinin dinamik geleceğini bir numaralı gerekçe olarak sayıyor. Ama bu "Nurlu ufuklar" a ulaşmak için Türkiye'nin de tökezlemeden geçmesi gereken bir süreç var: "Demokratik açılımları"nı tamamlamak, demokrasisini daha yüksek standartlara taşımak. Onu da yarın ele alalım...