Cumhurbaşkanı Gül'ün bu Cumartesi gecesi oynanacak ErmenistanTürkiye milli maçını izlemek için Erivan'a gidip gitmeyeceği, son sayfasına kadar her türlü sürprize açık gerilim romanına dönüştü.
Çankaya Köşkü haftalardır değerlendirmenin sürdüğünü tekrarlamakla yetiniyor. Başbakan Erdoğan "Hayırlı olsun" demekle yetiniyor. Ama bu "Hayırlı olsun" dileğinin hangi tercihe dayandığını açmaktan kaçınıyor. Erivan'dan gelen haberlerde ise, Ermeniler'in efsane Hrazadan stadının (Sovyetler Birliği döneminde nice unutulmaz maçlara sahne oldu) şeref tribününü yenilemek için geceli-gündüzlü çalıştıkları belirtiliyor.
Peki, Gül gitmeli mi, gitmemeli mi? Konu o noktaya geldi ki, iki olasılıkta da bir dizi yeni dinamik harekete geçecek.
Bugün Gül'ün Erivan'a gideceğini varsayarak bu ziyaretin sonuçlarını öngörmeye çalışalım.
Türk ve Azeri kamuoyu
Her şeyden önce böyle bir tercihin Türk kamuoyunda derin bir kırılma yaratacağı kesin. Çünkü kim ne derse desin, Türkiye'de iktidar partisi bünyesinde bile etkin destekçileri bulunan güçlü Azeri cephesinde tanımı da, onarımı da güç bir hayal kırıklığına yol açacak.
Bu düş kırıklığı Azerbaycan'da ise misliyle hissedilecek, yaşanacak, hatta İlham Aliyev yönetimini stratejik tercihlere zorlayacak kadar baskı altına alacak. Medyamıza pek yansımıyor ama Azeriler iki aydır bu konuyla yatıp kalkıyorlar. Ve de Aliyev'e yakın kişiler ve çevreler Türkiye'ye öfkelerini, kırgınlıklarını, hatta misilleme tehditlerini gizlemeyen mesajlar gönderiyorlar. Bu kampanyanın nerelere vardığına ilişkin fikir edinmeniz için sadece bir örnek verelim: Azerbaycan'ın önde gelen diplomat ve siyaset bilimcilerinden olan, Yukarı Karabağ krizinde Aliyev'e danışmanlık yapan Vefa Kuluzade, Türkiye'nin açılımlarına (Hem Kafkas İşbirliği ve İstikrar Platformu projesi, hem de Ermenistan'la yumuşama politikaları) inanılmayacak sertlikle yükleniyor. Gül'ün Ermenistan'a gitmesini "Bütün Türklüğe ihanet" olarak görüyor. Kafkas Platformu'nu ise şöyle değerlendiriyor (Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü'nün 22 Ağustos tarihli bülteninde yer alan çeviriyle aktarıyoruz):
"Bölgede Rusya ile Gürcistan, Azerbaycan ile Ermenistan arasında savaş varsa, nasıl Kafkasya'da işbirliği teklifi yapılabilir? Bana öyle geliyor ki, Erdoğan, Moskova'nın talimatını yerine getiriyor. Erdoğan, Gürcistan yerine Türkiye'yi Bağımsız Devletler Topluluğu'na üye yaparsa hiç şaşmam. Halkımızı uyarmak istiyorum; Türkiye yine bizi Rusya'ya satabilir!"
Ermeniler sürpriz yaparsa
Azerbaycan'a göre, Erdoğan'ın Kafkasya projesi Moskova, Gül'ün Erivan'ı ziyareti ise Washington güdümlü! Bu tablo Azeri kardeşlerimizin yalnızca kafa karışıklığını değil, korkularını da yansıtıyor. Jeostratejik baskılar ve değişen parametreler nedeniyle onları yarı yolda bırakma korkusunu. Bu ruh halini ciddiye almak zorundayız. Sadece Azerbaycan'ı "Tek halk iki devlet" inancından uzaklaştıracağı için değil; aynı zamanda Türkiye'nin enerji politikalarına ölümcül darbe indirebilecek seçeneklere de yöneltebileceği için. Azerbaycan'da öyle rüzgarlar esiyor ki, pire için pekala yorgan yakabilirler. Türkiye'ye öfkelerini misillemeyle yatıştırmak uğruna Bakü-Tiflis-Ceyhan'dan Rusya'nın boru hatlarına yönelecek kadar ileri gidebilirler.
Ermenistan cephesine gelince; biz Gül'ün gidip gitmemesinden çok bu olası ziyaret öncesi veya hemen sonrası atılabilecek sürpriz adımla ilgileniyoruz:
Ya Ermenistan, Rusya'nın Güney Osetya ve Abhazya'nın bağımsızlıklarını tanımasında gösterdiği emsalden güç alarak ve de Yukarı Karabağ'ın da aynı statüye kavuşmasında emsal olabileceğini varsayarak, KKTC'nin bağımsızlığını tanıdığını açıklarsa?
Buyurun... Türkiye bu zehirli jesti olumlu mu karşılamalı, yoksa tam da adanın iki yönetimi arasında son şans görüşmelerinin arefesinde patlatılacak bu bombadan kaygı mı duymalı?
Gül'ün Erivan'a gitmemesinin serpintilerini ise yarın veya önümüzdeki günlerde irdeleyelim. Nasıl olsa "Maç diplomasisi" hafta soyunca dozu giderek artacak şekilde gündemimizde kalacak.
Ama şurası kesin: Gül gitse de gitmese de taşlar yerinden oynadı, 15 yıllık statüko paramparça oldu.