Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Yol arkadaşlığı

CHP ile MHP'nin koalisyon ortaklığı fikrini ve olasılığını sindirmiş olmaları şaşırtıcı değil.
Çünkü bir yıldır bu işbirliğinin taşları döşeniyor. Birkaçını hatırlatalım:
"Sağcı-solcu ayırımı yapmıyoruz. Türkiye'nin kuşatılmasından rahatsız olan herkese kucak açıyoruz." (MHP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Şandır'ın 2005 Eylül'ünde verdiği demeç)
"Bahçeli'nin ülkücü, MHP'li olmayan ama kaygıları örtüşen kesimlerle irtibat zemini oluşturma çabası var." (Bahçeli'nin danışmanı Gürcan Dağdaş'ın 2005 Ekim'inde verdiği demeç)
"Türkiye'nin içinde bulunduğu durum, klasik sağ-sol dengesiyle anlatılamaz. Onun ötesinde bir yaklaşıma ihtiyaç var." (Baykal'ın geçen Haziran'da verdiği demeç)
"Demokrasinin görevi şimdi cumhuriyeti yaşatmaktır. Bunun başarılı olması için de buna inanan güçlerin eski ideolojik kamplaşmaların üzerinde birliktelik oluşturması gerekiyor." (Baykal'ın yine geçen Haziran'da verdiği demeç)
Tavandaki bu düşünsel buluşma tabana fiziksel yakınlaşma olarak yansıdı: Bolu'da CHP il binasının açılış törenine MHP İl Başkanı'nın da katılması gibi. MHP'nin Erciyes Zafer Kurultayı'nda CHP Kayseri İl Başkanı'nın da ağırlanması gibi...
Geçen Pazar günü CHP temsilcilerinin ayakta alkışlandığı MHP Kongresi'nde Bahçeli'nin her partiye eleştiri okları yağdırırken Baykal'ı özenle kollamasıyla da, pastaya kiraz kondurulmuş oldu.
Şimdi Baykal "Yeni siyaset dinamiklerinin şekillenmeye başladığını" söylüyor, Şandır "CHP gibi partilerle ortak paydalarımız çoğaldı" diyor.
Hem de o kadar çoğaldı ki, ortak söyleme kadar vardı. Biri "Türkiye kuşatıldı" diyor, diğeri "Devlet kuşatıldı". Biri "Ulusal duyarlılıkların harekete geçmesi"nden söz ediyor, diğeri "Milli hassasiyetlerin canlanması"ndan.
Türk Ceza Kanunu'nun 301'nci maddesinden AB'ye kadar her konuya bakışları aynı. Hatta ABD'ye kadar: Zira Baykal da, Bahçeli de Washington'a gitmedi, davet edilmedi.
Eh, Bahçeli'nin CHP'li bir aileden geldiği de düşünülürse...

Blair'den Bahçeli'ye
Baykal'ın bitmeyen arayışları siyaset bilimi tezlerine ilginç bir malzeme olacak: Önce "Blair modeli" solu CHP'ye uyarlamaya çalıştı. Tutmadı. Ardından "Anadolu solu" politikaları üretmeyi denedi. Olmadı. Taban genişletmek için sağ kitleye yöneldi. El veren çıkmadı. Şimdi "Madem öyle biz onlara gideriz" çizgisinde.
Sorun şu: CHP'nin Bahçeli'nin babasının oy verdiği parti kimliğine dönmesinin getirisi mi fazla olacak, götürüsü mü? Daha açıkçası, Kürt seçmenleri gözden çıkaran, AB yanlısı aydın kesimden uzaklaşan, iş-aş derdindeki yığınların beklentilerine yanıt veremeyen CHP için askerisivil bürokrasinin desteği ve yeni hedef kitleden alabileceği oy yeterli olacak mı?
Tamam; İngiliz siyaset bilimcisi Lord Dahrendorff'un dediği gibi, Batı'da sağda ve solda iki büyük partiye dayalı sistemlerin sonu geliyor. Çünkü işçi sınıfı ve burjuvazi kayboldu. Yeni toplumsal yapı üstte çok zengin bir elit tabaka, altta çok yoksul bir kesim ve ikisinin arasında çok büyük bir orta sınıftan oluşuyor. Bu değişim seçmenlerin tercihlerinde ideolojik etkenlerin ortadan kalkması, her seçimde farklı partilere oy verebilmeleri sonucunu getiriyor.
İyi de, Türkiye'de şablonu bozan bir gerçek var: Orta sınıf çöktü!
Cumhuriyeti, laikliği, Atatürk aydınlanması değerlerini koruma kaygısının başımızın üstünde yeri var ama CHP'nin halkın yarın korkularını umuda dönüştürecek politikaları da önemsemesi gerekmiyor mu? En azından kendi geleceği için...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA