MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin dün partisinin 8'inci Büyük Kongresi'nde yaptığı seçim yılına girilmesinin de etkisiyleepeyce sert konuşmada iki bölüm dikkatimizi çekti: AB ve küreselleşme.
Bahçeli her ne kadar AB'yi Türkiye'nin parçalanmasını ve dağılmasını amaçlayan "Hain bir yıkım projesi" diye nitelediyse de, geçmişteki hükümet ortaklığının ve o koalisyonun çıkardığı çok önemli reform paketlerinin yüzü suyu hürmetine, işi Türkiye'nin 50 yıllık hedefini reddetmeye kadar götürmedi. Sadece sürecin "Onurlu üyelik" temelinde yürütülmesini, "Karşıtlık noktasına gelinirse herkesin kendi yoluna gitmesini" savundu.
Elbette öyle olmalı. Son tahlilde ne AB'nin Türkiye'ye muhtaçlığı, mahkûmluğu, mecburluğu sözkonusu; ne de Türkiye'nin AB'ye. Bir başka deyişle, AB'nin Türkiye'yi reddetmesi kadar, Türkiye'nin de AB'ye "Kusuru bakma" demek hakkı bulunuyor.
Bizi üzen, hatta kaygılandıran, Bahçeli'nin böyle bir karar anında izleyeceği tavrın ipuçlarını veren cümlesi oldu: "AB'ye 'Kopenhag Kriterleri'ni al ve git' deriz."
AB'ye "Git" demek başka, "Kopenhag Kriterleri'ni al ve git" demek başka bir şey.
İlki "Yüzyılın en büyük ve en barışçı projesi"ne, Türkiye'nin 40 küsur yıllık yolculuğuna veda anlamına geliyor. Çok zor, acıtıcı da olsa kabullenilebilir. En azından saygıyla karşılanabilir.
Ama ikincisi Atatürk'ün "Çağdaş uygarlık düzeyi" diye özetlediği hedeften sapma riski barındırıyor. Zira, Kopenhag Kriterleri demokrasi, çoğulculuk, insan hakları, laiklik, bireysel özgürlükler demek. Milletin devlet için değil, devletin birey için varolması demek.
Biz Bahçeli'nin de, onun başında olacağı olası bir iktidarın da bu değerleri tartışmaya açacağına zerrece ihtimal vermiyoruz ama "Kopenhag Kriterleri'ni al ve git" restinin rahatlatıcı güvencelerle takviye edilmemesi durumunda, MHP'nin demokrasi ve insan hakları anlayışının tartışma konusu yapılabileceğine şimdiden dikkati çekmekle yetiniyoruz.
Tehlike yağmur mu, sel mi?
Bahçeli'nin "Küreselleşme" ile ilgili değerlendirmesine gelince... Konuşmasında bu olgu veya süreci "Üniter yapı için önemli tehdit" diye niteledi.
Bu iddiasının gerisini getirmediği için MHP liderinin "Anti" küreselci mi, yoksa "Alter" küreselci mi olduğunu kestiremedik ama tespiti bir yere kadar doğru: Evet, küreselleşme ile üniter devlet yapısı çatışıyor. Çünkü küreselleşme yalnızca sermayenin, malların, hizmetlerin, emeğin sınırları ortadan kaldırması değil. Onlardan da önemlisi, bilginin serbest dolaşımı demek. Bilgi ise, özü itibariyle "Yıkıcı" bir etken. Yıkıcılığı da temel hakları, demokrasiyi, bireysel ve toplumsal özgürlükleri, kültürel değerleri dinmek bilmeyen bir kasırga gibi, sürekli dünyanın bir ucundan öbürüne savurmasından geliyor. Tıpkı Kopenhag Kriterleri gibi.
Belki AB'yi reddedebilir, genişlemesini sınırlarınızda durdurabilirsiniz (böylece Avrupa'daki Türkiye karşıtlarına bayram yaptırırsınız) ama küreselleştirmeyi savuşturmaya kalkmak, doğal güçlerle mücadele etmek, örneğin yağmur yağmasını engellemeye kalkışmak kadar anlamsız, hatta tuhaf olur.
Nasıl yağmurda çabaları sel felaketine karşı yoğunlaştırmak gerekiyorsa, küreselleşmede de yıkılan siyasal, kültürel, ekonomik barajlardan boşalacak suların ülkeyi önüne katıp götürmesine karşı akılcı ve uygulanabilir önlemler tasarlanmasına önem verilmeli...
Bunun da yolu çağdaş kriterleri benimsemekten geçiyor. Adını ister Kopenhag koyun, ister Ankara...