Lefkoşa'da son mayın bugün törenle imha edilecek. 2 yıl süren çalışmalarda 2.810 adet mayın toplandı. AB'nin finanse ettiği projeyle.
Aynı AB bir yandan da zamana karşı yarışarak, Brükse-lAnkara demiryoluna yerleştirilmiş mayını tren geçmeden etkisiz duruma getirmeye çalışıyor. Savaş, casusluk ya da gangster filmlerindeki heyecanı ya da gerilimi aratmayacak kadar başarılı bir senaryoyla.
Göreceksiniz; o filmlerin pek çoğunda olduğu gibi, başarıya da ulaşacak. Çünkü raylara bombayı yerleştiren bile patlamasını istemiyor.
Senaryoda sadece bir ayrıntı netleşmedi: Yol temizleninceye kadar tren mi yavaşlatılacak, bir istasyonda mı bekletilecek, yoksa bomba zamanında bulunup kazasızbelasız geçip gitmesi mi sağlanacak?
Gelişmeler, senaryonun birinci olasılığa göre yürüyeceğini gösteriyor. Zaten Brüksel garındaki görevliler de trenin hızının ne kadar düşürüleceğini tartışıyorlar. Yani Türkiye'yle müzakerelerde kaç başlığın askıya alınacağını. "2-3 yeterli" diyen var (İngiltere, İtalya, İsveç), 8-10'a kadar çıkan var (Fransa, Avusturya, Yunanistan), sembolik bir başlıkla yetinilmesini savunanlar var (İspanya).
Ama bir şey kesin: Askıya alma kararının "Ceza" veya "Yaptırım" olarak algılanmamasına özen gösterilecek. Olumlu bir gelişme halinde dondurulan başlıkların hızla buzluktan çıkarılacağı güvencesi verilecek.
Açıkçası Türkiye rencide edilmeyecek. Zira Brüksel bir yandan "Üyeler arasındaki dayanışma gereği böyle bir kararın kaçınılmaz olduğunu" söylerken, bir yandan da Türkiye'nin değil ipleri koparmak, sürece mola vermesinden bile ödü kopuyor. Böyle bir gelişmenin bedelini bildiği için. Hangi birini sayalım:
Bu şarkı burda bitmez
* AB'nin en önemli değeri olarak gösterilen "Ahde vefa" söylemlerinin inandırıcılığını yitirmesini mi?
* Tam da ABD'nin Irak'ta, NATO'nun da Afganistan'da tercih kavşağına geldiği, İran'la nükleer krizin keskinleştiği, Lübnan'da suların yeniden kaynadığı, Filistin-İsrail sorununun kontroldan çıkmak üzere olduğu bir dönemde AB'nin jeostratejik ufkunun kararmasını mı?
* AB'nin sorumsuz, dargörüşlü, şoven politikacılarının bugüne kadar gerçek sorunlarını gizlemek için kullandıkları Türkiye oyuncağının ellerinden alınmasını mı?
* Tıpkı Rusya'yla doğalgaz görüşmelerinde olduğu gibi, AB üyelerinin Brüksel'le kurumsal bağını kesmiş Türkiye'yle ikili anlaşmalar yapma yarışına girmeleri, böylece birlik içinde çıkar çatışmalarının patlak vermesini mi?
Özetle; ama 2-3, ama 8-10 başlık Kıbrıs sorununa toptan ve kalıcı çözüm bulununcaya kadar askıya alınsa da, müzakere süreci rayından çıkarılmayacak.
Sonra toptan ve kalıcı çözüm için BM'nin yeni Genel Sekreteri Ban Ki-Moon'un, nice selefi gibi, Kıbrıs sorununu öğrenmesi ve bir plan hazırlaması için birkaç yıl beklenecek.
Bu arada Türkiye'den Avrupa'ya uzanan petrol ve doğalgaz boru hatları tamamlanacak. Bankalardan market zincirlerine kadar Türkiye pazarının "Tek taş pırlanta" değerindeki sektörlerine Avrupa devleri on milyarca avro yatırım yapacak. Büyüme hızı tekleyen, nüfusu yaşlanan AB ülkeleri Türkiye'ye can simidi gibi sarılacak. Avrupa'nın kapısına dayanmış küresel tehditlere karşı Türkiye güvence haline gelecek
Ve o gün "Neydi o başlıklar" diye sorulduğunda, Brüksel "Önemli değil canım, birkaç günde çözeriz" diyecek telaşla.
Çok mu iyimseriz? Ne yapalım; KKTC Başbakanı Ferdi Sabit Soyer'den bulaştı: "Müslüm Gürses formatından Tarkan moduna geçtik. Artık ağlamak yok, coşku var, coşku!"