Batı basını Ecevit'in ölümünü dürüstlüğüne vurgu yapan başlıklarla duyurdu: "Türk siyaseti temiz liderini yitirdi", "Satın alınamayan adam veda etti" gibi...
Anlamlı rastlantı; Uluslararası Şeffaflık Örgütü'nün "Yolsuzluk Algılama Endeksi"nin 2006 sonuçları da Ecevit'in ölümünün hemen ertesinde açıklandı.
Dünyada yılda en az 1 trilyon doların rüşvet kanallarında buharlaştığı belirtilen ve rüşvetin yaygınlığının yanı sıra, hükümetlerin bu belayla mücadele çabalarının da ölçü alındığı araştırmada, Türkiye 163 ülke arasında 60'ıncı gösterildi. Geçen yıl 10 üstünden 3.5 olan derecesi de bu yıl 3.8'e yükseldi.
Rüşvet ve yolsuzluk, bugün açıklanacak AB İlerleme Raporu'nda da önemli başlıklardan biri olacak. Günler önce sızdırıldığı için bu konuyla ilgili bölümü ezbere biliyoruz:
"Kamu yönetiminin şeffaflaşması yönünde sağlanan ilerlemeye ve yolsuzlukla mücadelede gerçekleştirilen gelişmelere rağmen, yolsuzluğun ülke genelinde hala yaygın, bu sorunla mücadele eden kurum ve yasaların da zayıf olduğu gözlenmektedir. Kamu kesimi, özel sektör ve sivil toplum arasındaki etkileşim artırılmalıdır. Dokunulmazlıkların öncelikli olarak sınırlandırılması ve siyasi partilerin finansmanıyla ilgili düzenlemelere gidilmesi gerekmektedir."
Birçok kez yazdığımız gibi, AB'nin tespitlerine ve önerilerine sonuna kadar katılıyoruz. Ayrıca rüşvet ve yolsuzlukla mücadeleyi üyeliğin olmazsa olmaz kriterlerinden biri yapmasını da doğru buluyoruz. Ama tüm adaylara eşit ve adil davranması koşuluyla. Acaba öyle mi? Bakalım...
Temizler ve çürükler
Uluslararası Şeffaflık, bir ülkenin "Temiz" sayılabilmesi için notunun en az 10 üstünden 6 olması gerektiğini belirtiyor. İşte AB'nin son genişleme dalgalarıyla bağrına bastığı ülkelerin dereceleri: Çek Cumhuriyeti 4.8, Litvanya 4.8, Letonya 4.7, Slovakya 4.7, Polonya 3.7.
Haydi, AB'nin "Bir hata yaptık, daha titiz davranmalıydık ama oldu bir kere" mazeretini kabul edelim.
İyi ama yeni yılın ilk günü törenlerle ve yüzlerce yıllık özlemi (!) bitirecek kucaklaşmalarla AB'ye girecek olan Bulgaristan ve Romanya'ya ne demeli? Buyurun notları: 4.0 ve 3.1!
Uluslararası Şeffaflık'ın Romanya temsilcisi Yulia Cospanaru ülkedeki tabloyu şöyle özetliyor: "Yolsuzlukla mücadele yasalarının bir bölümü yetersiz, hatta göz boyayıcı, bir bölümü de uygulanmıyor."
AB Komisyonu bu gerçekleri bilmez olur mu... Ama işine gelince kulp bulmakta üstüne yok. Bulgaristan ve Romanya'ya da harika bir gerekçe yarattı: "Üyeliklerini ertelersek, yolsuzlukla mücadelede cesaret kırıcı bir mesaj göndermiş oluruz!"
İddia ediyoruz; AB, notu Türkiye'nin altında, sadece 3.4 olan Hırvatistan'a da iki-üç yıla kadar "Buyur" diyecek. Ve dünyanın en temizleri içinde gösterilen Finlandiya, Danimarka, İsveç, Hollanda gibi erdemli ülkelerin arasına Avrupa'nın en çürüklerini bile bile alacak. Ama konu Türkiye olunca, kimbilir daha bilmediğimiz hangi derelerden su getirilecek...
Bu ikiyüzlülük daniskasına biz değil vicdan sahibi Avrupalılar yanıt versin. İşte dün "Le Courrier International" dergisinin sitesinde yayınlanan bir okur tepkisi:
"AB'nin Türkiye'ye farklı, hem yoksul, hem de her türlü mafyanın, suç örgütünün, rüşvet ve yolsuzluğun cirit attığı Bulgaristan ile Romanya'ya farklı davranmasının nedenini bir bana anlatsın. Türkiye biz Avrupalılar'a stratejik ve ekonomik ufukların kapısını aralıyor. Romanya ve Bulgaristan'ın AB'ye Türkiye'den daha iyi, daha önemli ne verdiklerini söyler misiniz?"