"İnsanoğlu dünyaya gelmelidir / Sevmeli sevilmeli / Dünyayı cennetin / Kendisi bilmelidir. / Yaşama sevgisinin / Kökleri gönlünde / İnsanoğlu günün birinde / Ölmelidir..."
Bir siyaset adamının bütün yaşamı ve dünyası siyaset olursa, onun siyasette bile yararlı olmayacağına inanırım. Her siyaset adamının siyasetten başka bir dünyası da olmalıdır. Zaman zaman o başka dünyasına geçip, siyasete siyasetin dışından da bakabilmelidir. Siyasetin bir soyut uğraş olmadığını, siyasetin öz konusunun insan olduğunu, öz amacının insan özgürlüğü ve mutluluğu olduğunu unutturmayacak bir uğraşı ve bir bakış açısı bulunmalıdır siyaset adamının.
"Mağaranın duvarına / Hayvanları taştan oydum / Kükrediler karanlıkta / Türkülerle karşı koydum. / Karanlıktı mağara / Işığı taştan oydum / Üşüyordum / Bir de güneş koydum. / Aşk oydum mağaranın duvarına / Aşk oydum / Ağrıdı taşlar / Yarıldı mağara / Ben doğdum..."
Siyaset adamının bütün dünyası siyaset olursa, siyasette yenildi mi veya siyasetten ayrılmak zorunda kaldı mı, dünyasının yıkılacağını sanabilir. O yüzden de siyasete sımsıkı sarılır. Topluma veya insanlığa yararlı olabilmek için değil, kendi kendini ayakta tutabilmek için sarılır siyasete. Kendisi için sarılır
"Korkuyla döndük duvardan / Bir umutla baktık yarına / Yarın yaratılmamıştı, yarın / Kaldırdık başımızı kapanan göğe / İzi yok tanrıların / Ne yaratmak gelir elimizden / Ne ölmek gelir gönlümüzden..."
Oysa siyaseti bırakınca veya siyaset onu bırakınca, kendisini bekleyen ve seve seve gidebileceği, yaşayabileceği bir başka dünyası varsa ve siyasete en çok gömüldüğü dönemlerde bile kafasının, yüreğinin bir köşesinde o dünyasını da yaşatabiliyor ve o dünyasının da özlemini duyabiliyorsa, gözünü hırs bürümez siyaset adamının. Kişisel siyaset hırsı uğrunda topluma, insanlığa kıymaz. Ama gerektiğinde toplum uğruna, insanlık uğruna, insan uğruna kendi siyasal yaşamına kıymayı göze alabilir. Ancak o durumdaki bir siyaset adamı siyasetin tutsaklığından ve sınırlamalarından kurtulup özgür olabilir ve ancak kendi özgür olan siyaset adamı toplumun da, insanlığın da, insanın da özgürlüğüne gerçek katkıda bulunabilir.
"Bir boşluktan bir boşluğa / Bir cam bardağa dolmuşum / Cam bardakta su olmuş / Sudan içmiş can olmuşum. / Görünmezden cana / Bir kumaş örülmüş / Kumaşa bürünmüş / Beden olmuşum. / Bir varmış bir yokmuş / İki boşluk arası / Bir rüyalık alemde / Sen ben olmuşum..."
Siyasetin daracık dörtgeni
Siyasette güçlü olabilmek için, siyasette kişiliğini ve insanlığını yitirmeyebilmek için, başarıyla, yengiyle başı dönmeyecek, yenilgiyle de yıkılmayacak kadar az bağımlı olunmalıdır siyasete.
"İki büyük suçumuz var / Seninle benim Cihangir / Biri sevmek biri sevilmek / Bunca büyük suçlarla padişah olunmaz / Biz insanız Cihangir / Bizden tahtlara han olmaz..."
Gerektiğinde siyasetin daracık dörtgeninden çıkıp bir başına özgür gidebilme gücünü yüreğinde taşıyabilmelidir siyaset adamı. Ya da Lao Tsu'nun 2500 yıl önce öğütlediği gibi, "İşini bitirince çekilmesini bil"melidir.
"Dur yolcu bura sınır / Ne çizili ne yazılı / Geçemezsin silemezsin / İçinde kazılı..."
Tırnaklısıyla tırnaksızıyla tüm bu paragraflar bir kişiye ait: Son yolculuğuna uğurlayacağımız Bülent Ecevit'e. Onun albayrağa sarılı tabutunun arkasından yürüyecek ya da musalla taşı önünde saf tutacak siyaset adamlarına hatırlatma ihtiyacını duyduk.
Kubbede bir hoş sada olarak kalmaması umuduyla...