Fotoğrafın bütünü yavaş yavaş belirdikçe, DTP'li politikacıların "Bu ateşkes öncekilerinden çok farklı. Bunun arkasında bir siyasi proje var" söylemlerinin anlamı da ortaya çıkmaya başlıyor.
Daha açıkçası, şimdiye kadar slogan düzeyinde kalan "Kalıcı barış", "Demokratik çözüm" gibi çağrıların içi dolduruluyor.
Örneğin, "Demokratik çözüm"den ne anlamamız gerekiyor? Bir an için, Öcalan da dahil veya başta olmak üzere tüm PKK'lılara af çıkarılıp siyaset yapmaları yolunun açıldığını, dağdan ineceklerin rehabilitasyonu için program hazırlanıp finansmanının sağlandığını, ana dilde eğitim hakkı verilip okullarda Kürtçe öğreniminin başlatıldığını, seçim barajının düşürüldüğünü, koruculuk sisteminin lağvedildiğini, Doğu ve Güneydoğu'da dağlara, ırmaklara, köylere kentlere Kürtçe isimlerin verildiğini varsayalım.
Güneydoğu veya Kürt sorunu bitmiş olacak mı? Hayır! Birkaç yıl önce "Çözüm paketi" olarak sıralanan bu talepler, şimdi çözümün altyapısı veya çözüme giden yolun taşları olarak gösteriliyor.
Peki çözüm ne? Dillerin altındaki bakla: "Güneydoğu'ya ayrı statü!" Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, Avrupa Parlamentosu'nun himayesinde ve çatısı altında düzenlenen "Kürt Konferansı"ndaki konuşmasında "Merkez (Ankara) ile yerel (Diyarbakır) arasındaki ilişkilerde radikal değişiklikler olması gerekiyor. Yerel yönetimlere idari, ekonomik ve siyasi özerklik tanınmalı. Atanmış vali sistemine son verilmeli" derken, bu "Farklı statü"yü kastediyor. Batman'daki petrol yataklarını, Fırat ve Dicle'yi, onların üstünde kurulan elektrik santrallarını ve barajları isterken, bu yeni statünün yetki sınırlarını çizmeye çalışıyor.
Baydemir bu "Proje"nin eyalet modeli olmadığını söylüyor. Doğru! Çünkü talebi eyaletten de öte bir "Statü" amaçlıyor. Nasıl? Cevabını DTP'nin "Dış İlişkiler"den sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Tuncer Bakırhan versin. AB dönem başkanı Finlandiya'dan ateşkese ve "Kürt sorununun çözümüne" destek için gittiği Helsinki'de bakın neler dedi:
Modellerden model beğen
"Avrupa'nın birçok ülkesinde Kürt sorununa benzer birçok sorun yaşandı, çözüldü, çözülüyor. Diyalogla çözüm nasıl sağlanır, nasıl bir planlama yapılır konusunda Türkler'den daha tecrübeliler. Biz onların tecrübelerinden yararlanmak istiyoruz. Bu amaçla, Katalanlar'la yaşanan sorunda diyalog sürecini takip ederek deneyimlerini öğrenmek için İspanya'ya gideceğiz. Konfederal sistemin uygulandığı İsviçre'de de bir çalışma yürütmek istiyoruz."
Yani, akıllarından Güneydoğu için Katalan veya İsviçre modeli bir "Statü" geçiyor.
Ayrı bir anayasası, resmi dili, parlamentosu ve hükümeti olan, ayrı adalet, eğitim ve maliye sistemine sahip, su kaynaklarını, yollarını, limanlarını ve havaalanlarını kendi işleten, otomobil plakaları bile farklı Katalonya gibi!
Veya ayrı parlamentoları, ayrı hükümetleri, ayrı polis güçleri olan, ayrı adalet, eğitim, sağlık sistemlerine sahip, vergi koyan, vergi toplayan, otoyollar dışında tüm karayollarını kendileri yöneten İsviçre kantonları gibi!
Birbirine çok benzeyen bu modeller yakınlarımızda bir yerde de uygulanıyor. Nerede mi? Kuzey Irak'ta!
CHP lideri Baykal'ın dediği gibi, Türkiye için "Bir büyük kurgu" hazırlanıyor. Ve Bakırhan "Türkiye yöneticilerinin ezberlerini bozmaları zamanının geldiğini" söylüyor.
Çok dikkatli ama çok da soğukkanlı olmamızı gerektirecek bir sürece giriyoruz. Hepimize kolay gelsin.