Seyahat acenteleri Fransa turlarının boykot kampanyasından etkilenmediğini, iptallerin yok denecek kadar az olduğunu söylüyorlar.
Bu da birkaç bin vatandaşımızın bayramı Paris'te geçirecekleri anlamına geliyor.
Her ne kadar ilkbahardaki romantizmi, yaz aylarındaki göreceli sakinliği olmasa da, Paris bu mevsimde de güzel. Yağmur altında Champs-Elysees'de yürümek, Noel'e hazırlanan vitrinleri seyretmek, akşamları Seine'de "Bateaumouche" denilen restoran gemilerin birinde elde kadeh "Işık Şehir"in büyüsünü solumak... Güzel kadınlar, şahane lokantalar, "bistro"lar, hanımların birinden diğerine koşacağı butikler...
Paris yolcularına bir öneride bulunacağız: Programlarına La Vie Romantique müzesini de alsınlar. Sürprizle karşılaşacaklar.
Müzede ilginç bir sergi var. Adı: "Fantomes d'Orient", yani "Doğu'nun Hayaletleri". Konusu: Pierre Loti'nin (1850-1923) yaşamından kesitler.
Sergi şu sıralar pek moda olan "Bellek çalışması" için bulunmaz fırsat sunuyor. 1900'lerin İstanbul'undan tablolarla, Pierre Loti'nin fotoğrafları ve resim denemeleriyle, Türkiye'den götürdüğü eşyalardaVe de artık yeni baskıları yapılmayan kitaplarıyla . O kitaplardan biri "Turquie Agonisante" (Can Çekişen Türkiye) adını taşıyor ve Osmanlı'nın son yıllarını anlatıyor. Bir diğerinin adı "Les Massacres d'Armenie" (Ermenistan Katliamları).
Yeni baskıların yapılmamasının nedeni okur yokluğu değil; hiçbir yayınevinin cesaret edememesi. Birkaç paragraf aktaralım, nedenini anlarsınız:
Sararmış sayfalardaki notlar
"Babadan oğula nakledilen barbar Türk imajıyla hipnotize olmuş insanlarımıza gerçekleri anlatmak kolay değil. Balkan Savaşları'nda barbarlığı Türkler'in değil Bulgarlar'ın yaptığını söylemeye kalkınca, duymadığım küfür ve hakaret, almadığım tehdit kalmadı. Uluslararası heyetlerin savaş bölgesinden raporlarına dayalı açıklamalarıma hep 'Hayır, o katliamları yapsa yapsa Türkler yapar. Türkler keser, Türkler öldürür' yanıtı verildi. "
Bir alıntı daha: "Biz Fransızlar SaintBartelemy katliamını unuttuk. Terreur'ü de (Fransız İhtilali'ndeki kıyımlar), Commune'ü de (Paris isyanı). İspanya, Engizisyon'da kırıp geçirdi, Yahudiler'i katletti, canlarını kurtarabilenler Türkiye'ye sığındı. Orada Osmanlı'nın sınırsız hoşgörüsüyle bağıra basıldılar. Balkanlar'da Hıristiyanlar arasındaki katliamlar yüzyıllardır sürüyor. Ortodokslar, Katolikler, diğer mezhepler... Hepsi birbirini boğazlıyor. Ve Müslümanlar'ı da. Ama Batı'da bu vahşetleri gören yok, çünkü onlar için sadece Türkler öldürürse bir önem taşıyor.
Ermeni katliamına gelince... Çektikleri acılarda Ermeniler'in de sorumluluğunu ne zaman hatırlatsam, 'Yine mi Türk sevdan tutuştu' diye lafı ağzıma tıkıyorlar. Ermeni çetelerin terörünü duymak bile istemiyorlar." "Ermeni Katliamları" kitabının tam burasında 17 satır sansür edildi. Hem de ilk baskıdan (10 baskı yaptı) itibaren!
La Vie Romantique müzesindeki sergi, Fransız Meclisi'ndeki oylamadan sonra önem kazanıverdi. Çünkü Ermeniler kıyameti kopardılar: "Sergi katalogunda Loti'nin Ermeni düşmanı olduğu uyarısı niye yok!"
Ve Loti'nin "Ermenofobi"sine örnek olarak şu cümlesinin eklenmesini istediler: "Türkiye'deki Ermeniler, tıpkı meyveye giren kurt gibi, ülkenin kanını emiyorlar!"
Dedik ya; çok ilginç bir sergi. Müzenin adresini de verelim: 9'uncu bölgede, Chaptel Sokağı No. 16'da. Moulin Rouge gece kulübünden 200 metre ötede.
Müzeden çıkıp Moulin Rouge'a uğrarsınız! Fena mı?