Türkiye'nin ilk üyeleri arasında yer aldığı Strasbourg'taki Avrupa Konseyi'nde şu sıralar kıyamet kopuyor.
Çünkü başlıca misyonu insan haklarını ve temel özgürlükleri kökleştirmek olan 46 üyeli (koca kıtada sadece Belarus dışarıda tutuluyor) Konsey'in 57 yıllık tarihinde ilk kez Rusya dönem başkanlığını devraldı. Geçen Cuma günü. Rus polisinin şiddet ve işkence yöntemlerinin ayrıntılı olarak anlatıldığı raporun yayınından üç gün sonra.
Bu yıl sonuna kadar Konsey'in Bakanlar Komitesi'ne Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov başkanlık edecek. Onun olmadığı zamanlarda da Rusya'nın Avrupa Konseyi nezdindeki büyükelçisi. Çok sert, "buldog" diye söz edilen bir diplomat.
Rusya'nın başkanlığının bu kadar gürültü koparmasının nedeni, Putin yönetiminin Avrupa'da insan hakları ihlalinde şampiyonluğu kimseye bırakmaması.
Örneğin Konsey'e bağlı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ndeki 80 bin başvurunun 10 binden fazlası Rusya'dan geldi.
Tek sorun bu olsa, öp de başına koy. Dahası, Rusya 1996'da Avrupa Konseyi'ne katılırken verdiği sözlerin hiç ama hiçbirini yerine getirmedi : Ne idam cezasını yasalarından çıkardı (sadece bir ara Türkiye'nin yaptığı gibi infazı dondurdu), ne Çeçen savaşına siyasal çözüm buldu, ne Abhazya, Güney Osetya ve Transnitri sorunlarına yardımcı oldu.
Dahası var: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuru hakkı tanıdı ama kararları göz ardı ediyor.
Putin'in üçüncü başarısı
Konsey koridorlarında fısıldananlara bakılırsa, insan haklarıyla yatıp kalkan üyelerin temsilcileri Rusya'nın başkanlığı boyunca toplantılarda yutkunarak gözlerini tavana veya ayakkabılarının ucuna dikecekler. Kusmamak için!
İlginç; Rusya'nın bu yıl bir başka diplomatik başarısı olan G8 başkanlığı için de benzer yorumlarda bulunuluyor. Örneğin, Temmuz ayında Vladimir Putin'in memleketi SaintPetersburg'ta yapılacak G-8 zirvesinde ABD Başkanı George Bush'un Rusya'nın insan hakları ve demokrasi konusunda attığı geri adımlardan yayılan kötü kokuyu duymamak için burnunu tıkayacağı söyleniyor. Zaten bunun ilk mesajını Başkan Yardımcısı Dick Cheney geçenlerde verdi: "Rusya ya insan hakları ihlallerine ve özgürlükleri daraltmaya son verip gerçek demokrasiye dönecek, ya da yeniden düşmanımız olacak!" (Ah, unutmadan; Rusya bir başarıya daha imza attı: Birleşmiş Milletler'de oluşturulan İnsan Hakları Konseyi üyeliğine seçildi. İnsan hakları ve temel özgürlüklerden hiçbir ayrım yapılmaksızın herkesin yararlanmasını sağlamakla ve bu kutsal değerlere evrensel saygı gösterilmesini gerçekleştirmekle görevli Konsey'de Rusya'nın yanı sıra Küba, Çin ve Suudi Arabistan yer alıyor, iyi mi!) Yine Avrupa Konseyi'ne dönelim. Rusya başkanlığı boyunca öncelik vereceği alanları şöyle açıkladı: Kültür, eğitim, serbest dolaşım ve terörizmle mücadele. Ya Konsey'in varlık nedeni olan insan hakları? "Yeri gelirse, ihtiyaç doğarsa ona da eğiliriz!" Stalin'in yeniden yükselen değer haline geldiği, "Tüm zamanların ve tüm halkların babası"nın heykellerinin depolardan çıkarıldığı, adına peş peşe müzelerin kurulduğu, halkın yarıdan fazlasının "Bize onun gibi demir yumruklu bir lider gerekli" görüşünü savunduğu ve bu özlemlerinin gerçekleşmesi için Putin'e bel bağladığı bir dönemde Rusya'nın Avrupa Konseyi başkanlığının ilginç geçeceği kesin.
Artık burnunuzu mu tutarsınız, midenizdeki bulantı bastırılamayacak hale gelince lavaboya mı koşarsınız; size kalmış!