Cumhurbaşkanı Sezer, 16 Mayıs'ta, yani yarından sonra, Çankaya'da son yılına girecek.
CHP lideri Baykal, Başbakan Yardımcısı Şener'in Köşk için "Düşünülebileceğini" söyleyerek bu Meclis'in yeni Cumhurbaşkanı'nı seçebileceğini kabul ettiğine, böylece en azından 2007 yazına kadar seçim istemediği veya beklemediği mesajı verdiğine göre, Türkiye'nin uzun bir kampanya dönemine girdiğini söyleyebiliriz.
En az 12 ay sürecek, onun üstüne kaç ay ekleneceğini 2007 yazındaki konjonktürün, iç ve dış gelişmelerin belirleyeceği bir dönem... Çok partili siyasal hayatımızda hiç bu kadar uzun seçim kampanyası görülmedi. O nedenle ezberimizi bozacak her türlü sürprize şimdiden kendimizi hazırlamalıyız. Zira "Kurşunun adres sormayacağı" yıl olacak bu. Neden? Cevap: Türkiye gemisini güvenli koyda tutan çıpalar sürüklenmeye başladı.
Başbakan Erdoğan'ın ve AK Parti iktidarının 3 Kasım 2002 seçimlerinden bu yana gemiyi sakin sularda tutmalarının, sürdürülebilir istikrar yakalamalarının nedeni iki çıpaya sıkı sıkı bağlı kalmalarıydı: IMF ve AB.
Kırılma noktaları
İlki ekonomik istikrarın güvencesiydi, ikincisi ise siyasal istikrarın. İlki programdan ve hedeflerden sapmaları önlüyordu, ikincisi çağdaş değerlerden.
Dahası, bu iki çıpa Erdoğan'a ve hükümete gündemi belirleme, kamuoyu desteğini koruma imkanı veya kozu veriyordu.
Ne yazık ki artık iki çıpa da dip tarıyor. Mali aflardan ek ödemelere kadar bir dizi popülist icraat IMF ile ilişkilerin kırılması noktası oldu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin "türban" kararı da AB vizyonunun...
Çıpalarla birlikte Erdoğan gündeme hakim olma gücünü de yitireceğine göre, 3.5 yıl önce yazılan senaryonun öngördüğü kadroda yer almayan ya da ikinci derecede rol verilen aktörleri bundan böyle sahnede daha çok göreceğiz. Hatta oyunun akışını değiştirebilecek kadar çok ve etkili. Sayalım mı?
*Sezer geçen ay Harp Akademileri'nde yaptığı konuşmayı artık daha çok platformda daha sık tekrarlayacak: "İrtica tehdidi kaygı verici boyutlara ulaştı. Devlet kadroları ele geçiriliyor."
*Meclis Başkanı Arınç, "İslam'la uyumlu laiklik tanımı" talebini daha sık seslendirecek, "türban", "kamusal alan" sözcüklerini dilinden düşürmeyecek.
*9'uncu Cumhurbaşkanı Demirel üniversitelerden ve sivil toplum kuruluşlarından daha çok davet alacak, daha çok konferans verecek ve "Türkiye yönetilemiyor" iddiasını dalga dalga yayacak.
Batı'dan al haberi
*AK Parti kadrolarıyla ilgili yolsuzluk iddialarına sürekli yenileri eklenecek, "Bunlar da küplerini doldurmaya gelmişler" yargısı giderek daha geniş kesimlerce paylaşılacak.
*Batı basınında Türkiye'yle ilgili karamsar yorumlar iyice artacak: "AK Parti artık daha aleni olarak İslamcı dış politika izliyor. Türkiye ile AB arasında ipler kopmak üzere. ABD, AK Parti'yi ılımlı İslam'a iyi bir örnek olarak görmekten vazgeçti. Erdoğan oy kaybını önlemek için milliyetçi ve İslamcı çizgiye kayıyor..."
*Yabancı bankaların tüm bu gelişmeleri harmanlayan raporları tuz biber ekecek ve Cuma günü olduğu gibi yatırımcıları ürkütüp mini krizlere yol açacak.
Daha sağda-solda patlayacak bombalardan söz etmedik. Güneydoğu'dan da. Askerden de. Kuzey Irak'tan İran'a, Kıbrıs'tan Yunanistan'a kadar dış etkenlerden de...
Hele bir de AB başkentlerinde çoktan hazır olduğu ve uygun zamanın beklendiği söylenen "Devlet belgesi" niteliğindeki raporlar sızdırılırsa, seyredin siz olacakları.
Gerçekten çok uzun bir seçim kampanyası dönemi başlıyor. Hazır mısınız? Sinirleriniz hazır mı?