Yunan basınının manşetlerinde iki gündür şahinler kanat çırpıyor:
"Ege'yi Türkiye'ye bıraktıkTürk savaş uçakları izinsiz uçtu..." (Eleftrotipia)
"Türk tatbikatı Ege hava sahasının ihlaliyle başladı..." (To Vima)
"Ege'de statükonun değişmesi tatbikatı..." (Eleftros Tipos)
Konu malum; Türk Deniz Kuvvetleri'nin Karaburun Yarımadası ile Midilli, İşkiri ve Sakız adaları arasında kalan uluslararası sularda 10 Mayıs'ta yaptığı "Deniz Aslanı-2006" arama-kurtarma tatbikatı.
13 ülkeden 17 askeri gözlemcinin de izlediği tatbikatta, Türk ve Yunan savaş uçakları arasında, bir süredir görülmeyen "İt dalaşı" sahneleri yaşandı.
Doğrusu pek şaşırmadık. Çünkü Yunanistan, Türkiye'nin bu tatbikatla ilgili "notam"ını, yani uçuş bilgileri bültenini geçersiz ilan etti. Gerekçe: Bölgenin Atina FIR hattında yer aldığını, o sularda arama-kurtarma operasyonlarının Pire'deki koordinasyon merkezinde olduğunu öne sürmesi.
Yunanistan a baştan tavır koyunca, "olay" çıkması sürpriz değildi. Öyle de oldu: Yunan uçakları Türk helikopterlerini taciz etti. Bunun üstüne Türk F-16'ları havalandı ve iki taraf da birbirine gözdağı vermeye çalıştı.
Hem de Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile Yunanlı meslekdaşı Dora Bakoyannis'in "Ege'de it dalaşlarını önlemek için Eskişehir-Larissa arasında kırmızı hat kurulmasına hazır olduklarını" açıklamalarından sadece iki hafta sonra.
Yunan bankalarının Türkiye'de peşpeşe banka satın aldıkları, iki ülke ticaret odalarının ortak banka kurmaya hazırlandıkları, Ege'nin iki yakası arasındaki ticaretin 5 yılda 10 kat arttığı dönemde, sular neden yeniden ısınıyor?
Çünkü Yunanistan'da bir süredir "Kriz beklentisi"nden söz ediliyor. Tarih de verilerek: Önümüzdeki sonbaharda.
Atina'da komplo teorileri
Yazılan senaryoya göre, AB Komisyonu'nun Ekim veya Kasım'da açıklayacağı Türkiye İlerleme Raporu son derece olumsuz değerlendirmelerle dolu olacak. Bu da Türkiye ile AB arasında depreme yol açacak. Seçim, cumhurbaşkanlığı, cari açık gibi sorunlarla boğuşan Ankara çıkışı depremin serpintilerini sınırları dışına göndermekte arayacak. Nereye? Tabii Ege'ye, Kıbrıs'a!
Bitmedi. Senaryoda olası çatışmayı başlatacak kıvılcımlar da sayılıyor: Ege'deki "taciz"lerin birinde savaş uçakları arasında "kaza" çıkması. Bir Türk teknesinin Kardak'a ya da başka bir kayalığa yanaşması. Batı Trakya'daki Türkler'in hareketlenmesi.
Bakanlar kurulu toplantılarında bu senaryonun sürekli gündeme geldiğini, Başbakan Kostas Karamanlis'in ilgili bakanlardan "Eylem planı" hazırlamalarını istediğini de ekleyelim.
İyi ama iki ülke arasında alınan ve sayıları 14'e ulaşan "Güven artırıcı önlem"e, imzalanan 30'a yakın anlaşmaya ne oldu?
Türkiye ile Yunanistan'ın tarihleri boyunca birbirlerine en çok yakınlaştıkları dönemde, Atina'nın havasının bu tür senaryolarla, korkularla, komplo teorileriyle daha fazla zehirlenmemesi için galiba Türkiye'nin iyiniyet açılımı yapması gerekiyor.
Örneğin Ege sorunlarıyla ilgili olarak 2002-2005 arasında 31 tur yapılan "İstikşafi", yani keşif amaçlı görüşmelerin yeniden başlatılması gibi. "Kırmızı hat"tın hemen devreye sokulması gibi. Karamanlis'in en kısa sürede Ankara'yı resmen ziyaret etmesi gibi.
Hatta Turgutreis ve Iraklion belediye başkanlarının önerisi de düşünülebilir: Kardak'ta Türk ve Yunan garsonların çalışacağı ortak bir kafe!
Çevremizde "sıfır sorun" politikası izleyen hükümet, Batı komşumuzla daha fazla ilgilenmeli.