Fransız donanmasından "Jean Bart" fırkateyni üç gün önce İstanbul'u ziyaret etti. Salıpazarı rıhtımına bağlanan geminin komutanı Amiral Pascal Ausseur bir davet verdi.
Biz de çağrılıydık. Gittik. 1650-1702 yılları arasında yaşamış bir Fransız denizcinin adını taşıyan fırkateynin köprüsünde, pirinç harflerle çakılmış iki sözcük dikkatimizi çekti: "Honneur" ve "Patrie".
"Honneur", şeref demek. Namus, onur, iffet kavramlarını da yükleyebilirsiniz. "Patrie" ise vatan anlamına geliyor.
Çakı gibi bir subaya sorduk: "Küreselleşme çağında, sınırların ortadan kalktığı Avrupa'da bu değerlerin hâlâ önemi var mı?"
Güldü, "Tam tersine" dedi, "O süreçlerin içerdiği yozlaşmaya karşı tek set bu değerler. Elbette Fransız Devrimi'nin getirdiği özgürlük, demokrasi, insan hakları gibi kriterlerle yorumlanırsa"
Sonra "Şeref" ve "Vatan"ın Fransa için önemini tarihten örneklerle anlattı. Biliyorduk ama dinledik.
"Vatan" kavramını Fransız Devrimi'nde Danton geliştirdi: "Fransız krallığını oluşturan çeşitli halkları, Devrim'le Fransız ulusu olarak birleştirdik. Ve bu halkların yaşadığı bölgeleri tek vatan potasında erittik. Tek ve bölünmez vatan..."
Danton'un ateşlediği "Halklardan ulus yaratmak" politikasını destekleyen Mirabeau, Condorcet, Lacepede, Bailly, Lavoisier, La Fayette, Barere, Sieyes, Garat, Talleyrand gibi devrimciler "1789 Yurtseverler Derneği" adıyla örgütlendiler.
Devrim'in suları durulduktan sonra da "Şeref" ve "Vatan", Fransızlar için çimento değerler olmaya devam etti.
Örneğin İkinci Dünya Savaşı'nda Alman işgaline karşı direnişi başlatan General de Gaulle'ün Londra'da hergün BBC'den halka seslendiği program "Şeref ve Vatan" adını taşıyordu. Direniş kuvvetlerine de "Şeref ve Vatan birlikleri" deniyordu. O sırada işbirlikçi Mareşal Petain yönetimi, General de Gaulle ve arkadaşlarını ihanetle suçlayıp idama mahkum etmişti.
Tıpkı Şeyhülislam Dürrizade'nin fetvasıyla Atatürk ve arkadaşlarının idama mahkum edilmeleri gibi.
Milli Mücadele'nin ruhu
Türk halkı "Vatan" kavramının bilincine Çanakkale Savaşı'nda vardı. Çünkü kendi topraklarında verdiği ilk savaştı. "Memaliki Şahane"yi, yani "Padişah topraklarını" değil, "Vatan"ı savunuyordu.
Mustafa Kemal 86 yıl önce bugün açılan Meclis'te "Sayın milletvekilleri, içinde bulunduğumuz durumu ortaya koyabilmek için bazı açıklamalarda bulunmak istiyorum" diye başladığı konuşmasında en çok vatan, şeref ve onur sözcüklerini kullandı: "Milli onurumuz hiçe sayıldı", "Vatanımızın şerefi", "Yüce vatan", "Onurlu Türk milleti"
Cumhurbaşkanı Sezer'in dün yayınladığı mesajda belirttiği gibi, Atatürk, Nutuk'ta da Anadolu'ya geçiş amacını anlatırken yine "Vatan" ve "Onur" değerlerini referans gösterdi: "Ulus egemenliğine dayanan, tam bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak. Türk ulusunun onurlu ve şerefli bir ulus olarak yaşaması..."
"Jean Bart" fırkateyni köprüsünde Fransız subayına dayanamayıp bir kez daha sorduk: "Fransa'da bu değerler gerçekten bugün de bir anlam taşıyor mu?" Yine güldü: "Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın, Başbakan Dominique de Villepin'in demeçlerini okuyun. Durmadan 'Vatan'ın çıkarlarının korunmasından, ekonomik yurtseverlikten söz ediyorlar. Fransız ekonomisinin stratejik kurumlarının yabancıların eline geçmesini önlemenin meşru ve şerefli vatan savunması olduğunu belirtiyorlar..."
Kafamızı sallayıp uzaklaştık. Ürperdiğimizi hissettik. Boğaz'dan esmekte olan serin rüzgârdan mıydı acaba?