Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Küçük ve verimsiz

AB ile ötelenip duran müzakereler birgün başladığında, en çok tarım başlığında zorlanacağız. Ve yine birgün AB'ye girersek, en şiddetli depremle tarım kesiminde karşılaşacağız.
Çünkü Türkiye'de tarımın birbirinden zorlu üç sorunu var: İstihdam, arazilerin aşırı parçalılığı ve verim.
AB'de nüfusun yüzde 5'i tarımda istihdam ediliyor, Türkiye'de yüzde 35'i.
AB'de tarımsal işletme sayısı daha az ama daha geniş arazide üretim yapıyor. Türkiye'de tam tersine işletme sayısı çok ama arazileri küçük.
AB'de dekar başına verim ürün türüne göre Türkiye'nin 310 katı.
Toprak Mahsulleri Ofisi'nin yayınladığı "2005 Yılı Hububat Raporu", aradaki uçurumu bir kez daha görmemizi sağladı. İşte veriler:
Tahıl üretimi yapan işletmelerin ortalama büyüklüğü AB'de 174 dekar, Türkiye'de 61 dekar. İşletme başına üretim AB'de 104 ton 400 kilo, Türkiye'de 15 ton 250 kilo. Dekar başına verim AB'de 600 kilo, Türkiye'de 250 kilo.
Bir ton buğday karşılığı Türk çiftçisinin eline 283 avro, AB çiftçisinin ise 164,3 avro geçiyor. Ancak AB çiftçisinin ortalama geliri 17.154 avro, Türk çiftçisinin ise 4.322 avro!

3
milyonun yüzde 5'i
Ton başına üretimde Türk çiftçisi daha çok kazanmasına rağmen toplam geliri neden AB çiftçisinin yüzde 25'i kadar? Yanıt: İşletme sayısı çok, araziler küçük olduğu için üretim masrafı AB'den kat kat üstünde. Buna karşılık verim AB'nin kat kat altında.
Gerçekten de AB'de tarım işletmelerinin sayısı 13 milyon dolayındayken, Türkiye'de 3 milyonu geçiyor. Bir başka deyişle Türkiye'deki işletme sayısı, 25 ülke toplamının yüzde 25'ine ulaşıyor. Ama bizdeki işletmelerin çoğu aile büyüklüğünde kalıyor. Son Genel Tarım Sayımı verilerine gore, toplam 3 milyon 21 bin tarım işletmesinden sadece 175 bini AB ortalaması olan 200 dekarın üstünde. Yani, tarımsal işletmelerin yalnızca yüzde 5'i AB ile rekabet edebilecek büyüklüğe, ekonomik üretim için uygun boyuta sahip.
Bu tablonun en önemli nedenleri olarak miras ve intikal yoluyla, hisseli ve bölünerek yapılan satışlarla, kiracılık ve ortakçılıkla arazinin bölünmesi gösteriliyor.
Çare? Sorunun tek yanıtı yok. Toprak rejiminden tarım dışında istihdam yaratacak yatırımlara kadar bir dizi önlem gerekiyor.
Bunların bir bölümü uygulanmıyor değil. Örneğin geçen yıl yürürlüğe giren Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu, toprağın "Yeterli büyüklüğün" altına inmesini önlemek için mirasla parçalamanın durdurulmasını öngörüyor.

Çözüm:
Örgütlenme
Yine aynı kanunla gerekirse "re'sen" ama öncelikle "Gönüllülük" temelinde "Arazi toplulaştırması" nı özendiren hükümler de getirildi. Ama ne yazık ki, bu da köklü bir çözüm değil. Türk çiftçisinin toprağına çok bağlı olması, kardeşlerin bile babalarından miras kalan toprağı birleştirmeye yanaşmamaları gibi nedenlerle.
Geriye TEMA'nın her fırsatta hatırlattığı ve AB'nin çözüm olarak önerdiği reçete kalıyor: Mülkiyet hakkına dokunmadan birleştirmek. Yani, tarım kesiminin demokratik örgütlenmesi. Bir başka deyişle, "Demokratik üretici kooperatifçiliği"nin özendirilmesi. Bunun için de öncelikle, bu modele temel olacak yasanın çıkarılması.
Yoksa ne kırsal kesimden kentlere göçü önleyebiliriz, ne köylüyü yoksulluktan kurtarabiliriz, ne verimli üretim yapabiliriz.
Ve en önemlisi, fiyat-maliyet-verimlilik makası öylesine açılır ki, çiftçi üretimden veya hasattan vazgeçmek zorunda kalabilir. Tıpkı Akdeniz bölgesinde şu sıralar 1.5 milyon ton narenciyenin ağaçta çürümeye terkedilmesi gibi...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA