Lefkoşa'dan bir dostumuz aradı. Hal-hatır sorduktan sonra diplomatik başarılarını kutladık.
Bir an duraksadı, "Ne başarısı" dedi.
"Bu hafta İstanbul'da yapılan İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) Parlamentolar Birliği'nin sizi Kıbrıs Türk Devleti olarak tanıması başarı değil mi?"
Yine durdu, tane tane sordu: "Öyle bir devlet mi var? Bizim adımız KKTC değil mi?"
Kafamız karışmış ve içimize kurt düşmüş olarak telefonu kapattıktan kısa süre sonra DYP'nin diplomat kökenli (Washington Büyükelçiliği ve Dışişleri Bakanlığı Müsteşarlığı gibi en üst düzey görevlerde bulundu) Genel Başkan Yardımcısı Nüzhet Kandemir'in açıklaması geldi:
"İKÖ toplantısında KKTC'nin Kıbrıs Cumhuriyeti bünyesinde bir eyalet statüsünde tanımlanmasının başarı olarak takdimi mümkün değildir."
İçimize düşen kurtlar daha da artınca, konuya el atmak farz oldu.
Kıbrıs Türkleri, 1979'dan bu yana İKÖ'de temsil ediliyorlar. "Kıbrıs Türk Toplumu" adıyla ve gözlemci statüsüyle.
İki yıl önce, 14-16 Haziran 2004'te İstanbul'da yapılan 31'inci İKÖ Dışişleri Bakanları Toplantısı'nda Türkiye'nin önerisiyle soydaşlarımızın bundan böyle "Kıbrıs Türk Devleti" olarak anılması kabul edildi. Nitekim dışişleri bakanlarının ertesi yıl, 28 Haziran 2005'te Sana'daki toplantısında, KKTC Dışişleri Bakanı Serdar Denktaş'ın önünde "Kıbrıs Türk Devleti" yazıyordu. Ancak yeni adın resmiyet kazanması için parlamento başkanlarının onayı gerekiyordu. İstanbul'daki toplantıda bu formalite yerine getirildi.
Annan'ın ölü mirası
Yine başa dönelim ve Kıbrıslı dostumuzun sorusunu tekrarlayalım: "Kıbrıs Türk Devleti diye bir devlet var mı?"
Hem var, hem yok! Annan Planı'nda var, gerçekte yok! 24 Nisan 2004'te referanduma sunulan planda adanın kuzeyinden "Kıbrıs Türk Devleti", güneyinden ise "Kıbrıs Rum Devleti" diye söz edildi. Ve bunların Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti'nin eşit kurucularını oluşturacak "Parça devletler" olacağı belirtildi.
Ama plan referandumda Rumlar tarafından reddedilince, "Kıbrıs Türk Devleti" doğmadan öldü. Rumlar ise "Kbrıs Cumhuriyeti"nin "Meşru temsilcileri" olmaya devam ettiler, ediyorlar.
Kısacası, İKÖ kararı Kıbrıs Türkleri'nin statüsünü "Olan toplumdan olmayan devlete yükseltmek" anlamına geliyor!
Peki, Türkiye artık KKTC yerine Kıbrıs Türk Devleti sıfatını mı kullanacak? Hayır.
İKÖ bu "jest"iyle Kıbrıs Türkleri'nin kurduğu devleti tanımış mı oluyor? Hayır. Zaten Meclis Başkanı Arınç, "Bu karar, İKÖ'de KKTC'nin bir devlet olarak tanınması anlamına gelmiyor. Henüz o aşamada değiliz" dedi.
Hepsinden vazgeçtik; İKÖ'nün Türkiye dışındaki 56 üyesi Sezer'in, Erdoğan'ın ve Arınç'ın çağrılarına ses verip, hiç değilse Kuzey Kıbrıs'a uygulanan tecridi kaldıracaklar mı? Örneğin Ercan havaalanına sefer düzenleyecekler mi, KKTC ile doğrudan ticaret yapacaklar mi? Ona da hayır!
İKÖ, kararının önemi ya da anlamı olduğuna inanıyorsa, o zaman Rumlar'ın statüsünü de "Kıbrıs Cumhuriyeti" yerine Annan Planı'nda söz edildiği gibi "Kıbrıs Rum Devleti" olarak değiştirsin.
Ondan da vazgeçtik, Kıbrıs Türkleri, İKÖ'ye göre madem artık devlet, o halde statüsünü gözlemcilikten üyeliğe yükseltilsin.
Üstelik ortada emsal var: İKÖ "Filistin Otoritesi"ni "Filistin Devleti" olarak tanıyıp üye yaptı. Hem de ta 1969'da. FKÖ dışında ortada hiçbir yapı yokken.
Haydi bakalım, Kıbrıs Türkleri'ne de bu hakkı tanısın da, görelim.