Başbakan Erdoğan dün Sudan'ın iç savaşın pençesindeki Darfur bölgesine yaptığı ziyarette kendisini karşılayan dansçıların hareketli müziğine el çırparak eşlik etti.
Aynı saatlerde Diyarbakır'da yüzlerce el güvenlik güçlerini taş ve molotof kokteyli yağmuruna tutuyor, kamu binalarını ateşe veriyordu. Ve hükümetten ses çıkmıyordu. İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun laf olsun diye yapılmış yazılı açıklamasının dışında. Oysa bölücü terör örgütü, devlete açıkça meydan okuyordu.
Şu tabloya bakın:
PKK, Silahlı Kuvvetler'le çatışmada ölen teröristler için Diyarbakır'da 3 günlük yas ilan etti. Esnafa gözdağı verip işyerlerini açtırmadı. Ellerine örgüt bayrakları ve Öcalan posterleri tutuşturduğu çocuk yaştaki gençleri sloganlarla öne sürüp güvenlik güçlerine saldırttı. Kamu binaları ve bankalar yakılıp yıkıldı, araçlar kundaklandı. Vilayet binası koruma çemberine alındı. Özel harekat timleri ve jandarma kuvvetleri 15 yıl sonra kent merkezine girdi.
Örgüt eylemin adını da koydu: "İntifada"! Yani silahlı kuvvetleri ve güvenlik birimlerini "İşgal gücü" ilan etmenin diğer adı! "Güvenlik güçlerinin bölgeden çekilmesi" talepleri de zaten bunu yeterince anlatıyor.
PKK'nın siyasal kolu DTP de eylemleri destekledi. Örneğin Siirt İl Başkanı Murat Avcı, kent halkına "Kimse dükkânlarını açmayacak, öğrenciler okula gitmeyecek, kimse çarşıya inmeyecek" talimatı verdi. Buna rağmen işyerini açma cesareti gösteren az sayıdaki esnaf tehdit edilerek kepenk indirmeye zorlandı.
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir valiliğin yardım talebini cevapsız bırakıp gün boyu makamından çıkmadı ama gece hastaneleri dolaşıp güvenlik güçlerine saldırılarda yaralananlara "Geçmiş olsun" dedi, "Kentimizin yaşamış olduğu acıyı paylaşıyoruz" bildirisi yayınladı. Terörist cenazelerinden birini taşıyan Batman Belediyesi ambülansına Öcalan posteri asıldı...
Cumhuriyetin namusu
Hukuki Araştırmalar Derneği Diyarbakır Şube Başkanı Recep Kandemir'in belirttiği gibi, "Marjinal gruplar" kenti teslim aldı, kimseden "tıs" yok. Şemdinli'de mangalda kül bırakmayanlar arazi. Hükümet var mı, yok mu belli değil. Gündeminde Diyarbakır olmayan Erdoğan da Sudan'da kabilelere barış telkinleri yapıyor.
Yaşananlar ve Ankara'nın derin suskunluğu bize PKK'nın 15 Ağustos 1984'te Eruh'taki karakol baskınını Bodrum'da haber alan Başbakan Turgut Özal'ın "Birkaç çapulcunun işi" diyerek tatiline devam etmesini hatırlattı.
"Dün Diyarbakır'daki açık kepenkler cumhuriyetin namusuydu. Hükümet, cumhuriyetin namusunu koruyamadı" diyen DYP lideri Mehmet Ağar tespitinde haklı: Hükümet iktidarı sıfır terörle teslim almıştı. Üç yıl sonra ise Güneydoğu alev alev...
Ve Erdoğan'a vekalet eden yardımcısı, durum değerlendirmesi yapmak için Bakanlar Kurulu'nu toplamaya bile zahmet etmiyor.
Bu aymazlık devam ederse, Güneydoğu'daki olaylar güvenlik güçlerinin ve Silahlı Kuvvetler'in sorumluluğundaki "Asayiş" sorunu olarak değerlendirilirse, çok daha vahim gelişmelerle karşı karşıya kalabiliriz. Sadece Güneydoğu'da değil tüm Türkiye'de. Bunu görmek için örgütün 2006 yılı hedeflerine ilişkin açıklamalarına kulak vermek yeterli.
Hepsi bir yana Hakkari Belediye Başkanı Metin Tekçe'nin üstelik cumhuriyeti kuran Meclis'in çatısı altında "PKK'yı terörist örgüt olarak görmüyorum" demesi ve DTP'li tüm belediye başkanlarının bu görüşe tam destek vermesi de hükümete birşey ifade etmiyor mu?
Bize ediyor ve çok korkutuyor...