Türkiye ile ABD arasında iki yıl önce filizlenmeye başlayan bir sorun dün çiçek açtı! ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Avrupa ve Avrasya bölümü yetkililerinden Kurt Volker'in çıkışıyla:
"Akdeniz'de NATO bünyesinde görev yapan ve büyük başarı gösteren Aktif Çaba Operasyonu'nun görev kapsamına Karadeniz'in de alınmasını istiyoruz. Ancak Karadeniz'e kıyıdaş ülkeler arasında görüş ayrılığı var. Özellikle Türkiye gibi bir NATO üyesine baskı yapmak istemiyoruz. İlgili ülkelerle bu işi nasıl çözebileceğimizi görüşüyoruz."
Ankara bu çıkışa sessiz kaldı. Çünkü cevabını üç gün önce verdi. Rusya ile birlikte "Karadeniz'de tatbikat yaparak. Adı: Uyum Girişimi.
Yap-boz'un parçalarını birleştirebilmek için konuyu baştan ele almakta fayda var.
11 Eylül 2001 saldırılarından üç hafta sonra ABD'nin talebiyle NATO'ye Akdeniz'de yeni bir görev verildi: Teröre, silah, uyuşturucu ve insan kaçakçılığına karıştığından kuşkulanılan gemileri durdurmak ve aramak. ABD'nin yanı sıra Türkiye, İngiltere, İtalya, Almanya, Yunanistan, Norveç, Danimarka, İspanya, Portekiz ve Hollanda savaş gemilerinin de yer aldığı birime "Active Endeavour Operasyonu" adı verildi. Yani, "Aktif Çaba".
2004 başında ABD, operasyona Karadeniz'in de eklenmesi önerisini seslendirmeye başladı. İlk girişimi o yıl Haziran ayında İstanbul'da toplanan NATO zirvesinde yaptı, başaramadı. Türkiye, Fransa ve Almanya'nın karşı çıkmaları nedeniyle.
Sonra geçen yıl ortalarına doğru NATO Güney Avrupa Müttefik Deniz Kuvvetleri Komutanı Koramiral Ferdinando Sanfelice di Monteforte, "2006'da Karadeniz'in de kapsama alınacağını" açıklayınca ortalık karıştı. Rusya Savunma Bakanı Sergey İvanov, "Böyle bir girişime şiddetle karşıyız. Hem sonra Karadeniz'de bu misyonu yerine getiren görev güçleri zaten var" dedi, saydı: Türkiye ve Rusya'nın Karadeniz'de Uyum Girişimi, kıyıdaş ülkelerin oluşturduğu Blackseaforce (Karadeniz Gücü)...
Çanakkale geçilmez!
Türkiye, ABD'nin Karadeniz'e girme planlarına niye karşı çıkıyor?
* İlki, Ivanov'un de belirttiği gibi, gerek Karadeniz Gücü'nün, gerekse Karadeniz'de Uyum Girişimi'nin terör ve kaçakçılıkla mücadeleyi başarıyla götürmesi.
* İkincisi hukuki: Karadeniz'de kıyısı olmayan ülkelerin savaş gemilerinin girişlerini, sayılarını, tonajlarını ve kalış sürelerini, Montrö Sözleşmesi düzenliyor. ABD'nin planı sözleşmenin yenilenmesini gerektirecek. Bu da asla Türkiye'nin işine gelmiyor. Çünkü birçok avantajını yitirebileceği endişesi taşıyor. Son derece haklı ve meşru bir kaygı.
* Üçüncüsü ise Volker'in dün yaptığı açıklamada gizli: "Karadeniz'e geniş bir perspektiften bakıldığında, ortada sadece bir güvenlik sorunu değil, aynı zamanda demokratik değişim, siyasal sistemlerin ve piyasa ekonomilerinin güçlendirilmesini içeren bir bölgesel mesele olduğu görülecek."
Yani, ABD, Karadeniz'e sokmayı ve konuşlandırmayı planladığı askeri güçle Doğu Avrupa, Kafkaslar ve ötesinde "devrimler"e destek olmayı, hatta "devrim" yaptırmayı amaçlıyor.
Türkiye ise o politikayı ve girişimleri, bölgenin istikrarı açısından tehlikeli buluyor. Ayrıca Rusya'yla arasını açması da cabası.
Bir an için; ABD'nin sonunda isteğini kabul ettirdiğini varsayın. Amerikan savaş gemileri Karadeniz'de devriye gezerken, nükleer ya da silah taşıyan bir Rus gemisini durdurmaya kalkarsa, neler olabileceğini düşünüyor musunuz?
Türkiye, ABD'nin Karadeniz'e girmek için NATO'yu Truva Atı gibi kullanmasına karşı çıkmakta ve engellemekte sonuna kadar haklı.