Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Aşka inanmıyorum

GELDİK kızlarınız Feyhan Kalpaklıoğlu ile İdil Yiğitbaşı'na yönetimin en üst kademelerini teslim etmenize. Kızları yönetimde en etkin yerlere getiren ilk örnek siz oldunuz. Sonra herkes izledi. Ancak onların genellikle bir farkı var: Erkek çocukları olmadığı için kızlarını işlerinin başına getirdiler. YAŞAR

- Bu bir performans meselesi. Bütün alanlarda olduğu iş hayatında da ölçü bu. Veya bu olmalı. Ne demişler, "Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz..." Profesyonel yöneticiysen, performansa bakılır. Feyhan 25 senedir çalışıyor. İdil azından 20 senedir. Ve çalışıyorlar derken yani Selçuk Yaşar'ın kızları değil, profesyonel bir yönetici gibi, hatta bir işçi gibi, bir memur gibi çalıştılar. Mesela personel şefi olarak başladı Feyhan ilk girdiğinde. O zamanlar insan kaynakları falan Personel müdürü var, Feyhan da altında. Çalışa çalışa yükseldi. İdil öyle. Bir de son yıllarda geçirdiğimiz acıları da paylaştılar. Ben Saint Joseph'te okudum. Bize verilen derslerden bir tanesi şuydu: Istırap insanı güçlendirir, yüceltir. Ne kadar doğru olduğunu Tütünbank'a el konmasıyla başlayan acı olaylarla öğrendim. Hakikaten ıstırap insanı daha güçlü kılar. Daha azimli kılar, daha başarılı kılar. Acı çekmek şart hayatta. 'Aşka

'BİZ GÖTÜREMEDİK'
* Hayattaki en büyük acınız ne oldu?
YAŞAR: Vallahi hiç olmadı. İyimserlik insanın ömrünü uzatırmış. Acı günleri olmaz olur mu insanın, oldu tabii. Babamın ölümü, annemin ölümü, bazı yöneticileri kaybetmem.

* Nasıl olsa bu yaştan sonra yuvanız yıkılmaz. Mahzuru yoksa hayatta unutamadığınız aşkınız oldu mu?
YAŞAR - Hayır, olmadı. - Hiç mi olmadı?. Gençliğinizde sizin çapkın olduğunuz söyleniyor..
YAŞAR - Şimdi yani bu öyle bir şey ki, sevgisiz hayat olmaz. Muhakkak bizde dönem dönem çeşitli kişileri sevdik. Ciddi ciddi ilişkim olmadı, böyle bir aşk olmadı karşılıklı. Böyle bir şey var mı yok mu bilmiyorum, yani hakiki aşk olduğuna da inanmıyorum.

* Aşka inanmadığınıza göre, o zaman hiç de aşık olmadınız demektir.
YAŞAR - Hayır... (Biraz düşündükten ve biraz da belli belirsiz çektikten sonra...) Hayır. Hiç aşık olmadım. Çünkü söylediğim gibi, aşka inanmıyorum.

* Ehliyetiniz var mı araba kullanıyor musunuz?
YAŞAR
Var, var, kullanıyorum.

* Yani araba kullanmasını biliyor musunuz? En son ne zaman direksiyon başına geçtiniz?
YAŞAR
- Çiftlikte dolaşırken kullanıyorum. Oralarda geceleri domuz avına çıkıyoruz. Çiftlikte yüz tane domuz var. Onları besliyoruz, sonra da avlıyoruz.

* Cevap vermek zorunda değilsiniz. Yurtdışında malınız mülkünüz var mı?
YAŞAR
- Hayır yok. Sıfır. Ama bu benim hatalarımdan biri. Hiç yapmadım dışarda maalesef. Herkes götürdü, biz götüremedik. Fazla dürüstüz biz.

* Çok partili dönemin başından bu yana, yani 1946'dan veya 1950'den bu yana en sevdiğiniz siyasetçi kim oldu?
YAŞAR
- Vallahi ben cevap olarak Adnan Menderes ve ekibini çok sevdiğimi diyebilirim. O dönemde biz özel sektör olarak geliştimiz için. Bir de o politikacılar çok dürüst olduğu için.

GÜMRÜK BİRLİĞİ YANLIŞTI

* İlk fabrikanızın, DYO'nun açılışına da geldiler değil mi?
YAŞAR - Çok geldiler. Mesela Afgan Kralı geldi Cumhurbaşkanı Celal Bayar'la beraber. Menderes ekibini gerçekten çok sevdim. Onları özlüyorum da. Ondan sonrakiler de elbette hizmet etti. Süleyman Demirel olsun, Kenan Evren olsun, ne bileyim Turgut Özal olsun... Hepsi bir şeyler kattı. Bugün Türkiye'nin geldiği noktayı ben çok takdir ediyorum.

* Peki bugünkü Türkiye'yi nasıl görüyorsunuz?
YAŞAR
- Eksiklerimizi sizin bildiğiniz kadar hepimiz biliyoruz. Ben de biliyorum. Eğitim eksikliğimiz var, dürüstlük eksikliğimiz var, sistem olarak yolsuzluğun, vergi kaçakçılığının açık kapıları var. Önemli beş-on tane hastalığımız var. Bunlar düzelecek diye inanıyorum. Avrupa Birliği'ne üyelik için tarih alırsak, daha da düzeleceğimiz kesin. Bir tek beğenmediğim taraf, hayvancılık, yani gıda. Biliyorsunuz, Meksika'da, Cancun kentinde yapılan Dünya Ticaret Odası toplantısını kalkınmakta olan ülkeler terkettiler. Çünkü Avrupa Birliği hayvancılığı destekliyor.

Hemde yüzde elli sübvansiyonla. Bizde yüzde bir, yüzde iki yapılan sübvansiyon. Bu işi halletmek bence Türkiye'nin en büyük hedefi olabilir. Kimse farkında değil, medya da farkında değil, kamuoyu da. Bir tek Ziraat Odalar Birliği feryat ediyor ama sesini duyuramıyor. Destek olarak ben SET-BİR'i kurdum.

O bile sonuç alamadı. Yani demek istediğim, o konuya bir türlü ikna edemedim politikacıları. Gümrük Birliği yanlıştı. Tansu Çiller'in siyasi hesapları için kuru sıkı atması sonucu, hesabını kitabını yapmadan balıklama daldık. Gelene gidene bakın, hesabın, daha doğrusu hesapsız kararın sonuçlarını göreceksiniz.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA