Erdoğan dün "Uluslararası Muhafazakarlık ve Demokrasi Sempozyumu" nu açış konuşmasında önemli saptamalar yaptı ve Mısır'daki "Sağır Sultan" ı bile uyandıracak mesajlar verdi: "Çağdaş dünya ile entegre olamayan, evrensel değerleri benimsemeyen, insan hakları, demokrasi ve hukuk devleti gibi kavramları geliştirmeyen ülkeler yalnızlığa itilmektedir" gibi... "Partimiz, dini toplumsal bir değer olarak önemsemekle birlikte, din üzerinden siyaset yapmayı doğru bulmamaktadır" gibi... Mısır'daki "Sağır Sultan" örneğini vermemizin bir nedeni var. Ancak önce İslam dünyasındaki değişim rüzgarlarına direnenlerin sözcüsü bir gazetedeki haberi aktaralım: "İhvan-ı Müslimin lideri Me'mun el-Hudeybi, 9 Ocak Cuma günü sabah namazı vaktinde vefat etti. Kahire'de 1921'de doğan Me'mun el- Hudeybi, İhvan-ı Müslimin'in kurucusu Hasen el-Benna'nın şehid edilmesinden sonra 1950- 1973 seneleri arasında İkinci Genel Mürşid olarak bulunan Hasen el-Hudeybi'nin oğluydu. 14 Kasım 2002 tarihinde vefat eden Genel Mürşid Mustafa Meşhur'un ardından altıncı mürşid olarak İhvan-ı Müslimin başkanlığına seçilmişti."
Kim bu el-Hudeybi?
Bu satırları okuyanın, bir tarikatın liderinin vefatından söz edildiği sonucunu çıkarmaması mümkün mü? Oysa ölen, İslam dünyasına 75 yıldır sayısız acı yaşatmış ve elinde epeyce kan lekesi bulunan Müslüman Kardeşler örgütünün lideri. İzninizle Müslüman Kardeşler'in uzun tarihçesini özetleyelim: Her şey Batı ülkelerine petrol satılmasına karşı olan Vahabi fanatiklerin 1927'de Suudi rejimine karşı ayaklanmasıyla başladı. İsyan kısa sürede bastırıldı. Elebaşıları Mısır'a kaçtı. Orada ertesi yıl ilkokul öğretmeni Hasan el-Banna'nın liderliğinde bir örgüt kurdular: Müslüman Kardeşler. Vahabiliğin en radikal yorumlarına dayalı örgütün görüşleri şöyleydi: 10'uncu yüzyıldan sonra İslam'a eklenen tüm öğretiler ayıklanmalı. Dini bütün kişilerin yönetiminde bir İslam imparatorluğu kurulmalı. Asr-ı Saadet'teki şeriat hükümlerine dönülmeli. İslam dünyası Müslüman olmayanların sürülmesi veya yok edilmesiyle temizlenmeli... Müslüman Kardeşler, 1950'lerde yoğun biçimde şiddete başvurdu, Nasır'a suikast düzenleyince Hasan el-Banna idam edildi. 1981'de örgütten ayrılanların kurduğu İslami Cihat, Enver Sedat'ı öldürdü. 1990'larda batılı turistler yine bu örgütten ayrılanlarca katledilince, Müslüman Kardeşler kendini sorgulamaya başladı...
Aksaçlı-genç kavgası
Bugün bile örgüt "yasadışı" ve zaman zaman üyeleri tutuklanıyor. Ancak şu sıralar Hüsnü Mübarek rejimi tutumunu yumuşattı. O kadar ki, seçimlerde 16 üyesinin parlamentoya girmesine bile ses çıkarmadı. Nedeni: Müslüman Kardeşler'deki yaşlı ve genç kuşaklar arasındaki mücadelenin sonucunun beklenmesi. "Aksaçlılar" denilen yaşlılar, örgütün kuruluş dönemindeki ilkelerinden ödün vermeye kesinlikle karşı çıkıyor. Buna karşılık 40'lı yaşlardaki gençler "Demokrasi", "Farklı inançların birarada yaşaması", "Kadınların haklarının tanınması" gibi söylemlerle örgütün çağdaş değerlerle bütünleşmesini savunuyor. Ve sıkı durun; bu kuşak kendisine AK Parti'yi model alıyor. Me'mun el-Hudeybi, 2002'de güç kavgasından kıl payı galip çıkmıştı. Şimdi onun ölümüyle mücadele yeniden alevlenecek. Gözlemcilere göre, AK Parti'nin değişiminden müthiş etkilendiğini söyleyen Yenilikçiler'in lideri Essam Abdül Moneym'in bu kez kazanması kesin gibi... Erdoğan'ın "AK Parti dünden de ders alarak geleceğe yelken açtı" sözleri Mısır'daki "Sağır Sultan"ı bile uyandıracak derken, boşuna konuşmuyoruz...