Eskiden aydınlarımızın gülünç buldukları "ayak takımı gazeteleri" vardı. Beş yaşında çocukla konuşur gibi duyururlardı her şeyi.
Rus-Alman savaşı mı çıktı? Baş sayfada "ulusal kılıklarda" bir Rus askeriyle bir Alman askerinin itişmesi gösterilir, altına da kocaman harflerle "Rus Almanla kapıştı" yazılırdı.
Günümüzde kamuoyumuz çok daha gelişmiş olma iddiasında ama, karmaşık kavramlara yeterince tahlilcilikle yaklaştığımız var mı?
Örneğin küreselleşmenin bol bol lafını ediyoruz da, "Kapitalizm krizde" gibi bir başlık okuyunca nedenini düşündüğümüz yok pek. Durumu kavramadıkça teşhislerimiz de gelişigüzel oluyor, tartışmalarımız ağız dalaşı düzeyinde kalıyor.
***
Kurulu düzenin nabzı borsalarda atar. Kendi hesaplarından başka hiçbir şeyi umursamayan, kimsenin gem vuramadığı vahşi atlardır onlar.
Dünyada gerçekten ne olup bittiğini fark etmek mi istiyorsunuz?
"Uzman" yorumlarına, politikacı demeçlerine kulak asmayın; borsalara bakın. Onlar şunu söylemekte:
"Ortam bize güven vermiyor. Borçlar gırtlağa dayandı. Bataktaki ekonomileri düze çıkaracak çok sert önlemleri alması beklenen hükümetlerin açıkladıkları programlar yetersiz. Liderler tabansız. Ufukta iflaslar görünüyor. Kötü gidişin durdurulacağına inanmıyoruz."
Söz konusu ülkeler Yunanistan, Portekiz, Macaristan falan değil. Hatta İspanya ve İtalya da değil. Onlar zincirin zayıf halkaları. Sorun zincirin tümüyle zayıf olması.
İngiltere'de, Japonya'da ve -en kötüsü- Amerika'da borçlar gırtlakta. Ödenmesi için ya vergiler çok çok artırılacak, ya devlet harcamaları çok çok kısılacak, ya da ikisi birden yapılacak. Öyle bir şeyin yol açacağı tepkilerin göze alınamayacağı anlaşıldı. Ayrıca, yapılsa da satın alma gücündeki büyük düşüşün ekonomileri tepetaklak götürmesinden korkuluyor.
Tam bir çıkmaz.
***
Bize gelince... Teknolojik gelişmenin yarattığı verim artışından, yani üretimin daha az kişiyle sağlanabilmesinden kaynaklanan işsizlik dünyanın ortak derdi. Türkiye'de de var. Ama başka yerlerdekilere kıyasla daha
"çözülebilir" bir sorun.
Yapay engeller kalktıkça bünyemizdeki gelişme gücünün önü açıldı, ekonomimiz hızlandı; son kriz yönetimi de başarılı oldu. Genelde durumumuz dünya ortalamasının üstünde.
O sayede yalnız kendi çıkarımızı düşünerek bağımsız davranma, kimsenin dümen suyuna girmeme olanağına da kavuşmuş bulunuyoruz.
Kim açıklıyor bunu?
"İktidarperverlik" ederek ben mi söylüyorum? Hayır. Somut ve net gerçek.
Fareed Zakaria bugün Amerika'nın bir numaralı basın ve televizyon yorumcusu. Yöneticilerinden olduğu Newsweek' deki son yazısında bakın ne diyor özetle:
"Obama'nın muhafazakâr muhalifleri onun sertleşip başka ülkelere kabadayılık etmesini istemekteler. Sorun şu ki, o politika Bush tarafından denendi ve berbat bir fiyaskoyla sonuçlandı. Bush'un Savunma Bakanı gangster Al Capone'dan alıntı yapardı: 'Kibarca konuşmakla yetinme. Öyle konuşsan da cebinde tabanca bulunsun. Daha iyi sonuç alırsın.'
Türkiye ile yaşadıklarımız bir müttefike nasıl davranılmaması gerektiği konusunda ders niteliğindedir. Bush yönetimi o ülkeye karşı her zamanki küçümsemeyle karışık küstahça tavrını takındı, Amerikan birliklerinin Irak'a Türkiye'den saldırmasına izin verilmezse işin kötüye varacağı tehdidini savurdu. Türkiye'de işlerlik kazanmış bir demokrasi bulunduğundan ve halkın yüzde 95'inin Irak'la savaş istemediğinden habersiz olduğu anlaşılan Bush yönetimi, Türk parlamentosu öneriyi geri çevirip Amerikan savaş planlarını altüst edince neye uğradığını şaşırdı.
Obama'yı eleştirenlerin yüzde yüz ıskaladıkları daha geniş kapsamlı bir gelişme de var. Türkiye gibi ülkeler son 20 yılda ekonomik bakımdan güçlendiler, son krizi Batı'dan çok daha iyi atlattılar. Siyasal istikrarları, zenginlikleri, artan özgüvenleri var; dünya sahnesinde daha büyük rol oynamaya kararlılar.
Bu durumda Amerika'nın kabadayılık taslaması önerisi akılsızca ve tehlikelidir. Tehdit edilince Türkiye bizimle daha sıkı işbirliği yapmaz. İstikrarlı ve düzgün bir dünya kurulması yolunda onunla ortaklığın yollarını bulmalıyız. Bu da Al Capone'u örnek almakla olmaz."
Bush uşaklarını örnek almamızı isteyenlerin dikkatine sunulur.