Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Maskara bozgunu

Parkta hoş görüntü değildi ama gülüyordu seyredenler. Beş yaşlarında azgın bir oğlan elindeki kocaman şişeden avurtlarına doldurduğu kolayı annesine püskürtüp duruyordu. Yüzünden gözünden kahverengi sıvılar sızan şaşkın ve çaresiz kadın veledi kovalıyor ama yakalayamıyordu bir türlü.
Meksika Körfezi'nin dibindeki delik borunun ara vermeden püskürttüğü petrolü ekranlarda izlerken o görüntüyü hatırlıyorum. Okyanusun yüzü, Amerika kıyıları, içerilere uzanan sazlık suları kola rengi bir bulamaçla kaplı.
Haftalar geçerken rezillik yayılıyor, panik içinde denemeler birbirini kovalıyor, çare bulunamıyor. Dev şirket, dev devlet, dev düzen şaşkın.
Denizler vaktiyle emperyalizmin er meydanıydı. Şanlı donanmaları kıyılarda bayrak dalgalandırırken naralar atılırdı "İmparatorluğumuzun üstünde güneş hiç batmaz" diye.
Şimdi sular bozgun yeri oldu. Doğu Akdeniz'de son günlerde yaşananlar da bir şeylerin yüze göze bulaşması değil mi?

***

Güç güçtür. Ama türleri vardır. Silah gücü başkadır, para gücü başka, bilgi gücü başka. Her birinin ağır basacağı zaman ve mekân ayrıdır. Karıştıran gülünç olur. İki yüzyıl öncesinin Teksas'ında ağırlık silahtaydı. En hızlı altıpatlar çeken silahşor çevreye duman attırırdı. Ama o dönemden kalma bir kovboy bugün cüzdanların yarıştığı bir müzayede salonunda tabanca gücünü konuşturmaya kalksa kendini kodeste bulur. Bilgi yarışmasına katılımcı çek yazarak öne geçmeyi denese güldürür herkesi.
İsrail savaş kazanarak toprak kapılabilen ve güvenlik sağlanabilen yıllarda silah teknolojisi geliştirdi, uçaklarına üstün elektronik donanım taktı, mahzenine nükleer bomba sakladı. Sırtını ağabey Amerika'daki finans, medya ve lobi gücüne dayadı.
Hazırlıksız yakalanan Arapları yenerek, Afrika'ya baskın yaparak, kıstırdığı Gazzelilerle kedi-fare oyunları oynayarak caka sattı.
Ama artık sökmüyor. Yeni dönemde eski yöntemlerle zorbalık deneyip çetin cevizlere çattığında laf hokkabazlığıyla üste çıkmaya çalıştıkça maskara oluyor. Evet, düpedüz maskara.
***

Gece yarısı ben elimde tabancayla pencereden yatak odanıza dalsam, siz can havliyle üstüme yastık fırlatsanız... Karakolda "Beni yastıkla dövdü" diye şikâyetçi olsam... Gülmez misiniz?
İsrail gecenin dördünde sivil gemiye helikopter halatlarıyla indirdiği ağır silahlı komandolardan kendilerini sopayla korumaya çalışan insanları dünyaya şikâyet ediyor:
"Askerlerimizi dövdüler!"
Hani, Atatürk bir akşam toplantısında İngiliz konuklardan birinin kendisine uzaktan ters ters baktığını görünce yaverine "Öğrensene, şu zatın derdi ne?" demiş. "Efendim, Türkler Çanakkale'de babasını öldürmüşler" haberi gelince de gülmüş:
"Git sor bakalım, babasının Çanakkale'de ne işi varmış?"
Bir de, yine Fransızların sözünü hatırlıyorum İsrail zeytinyağlığı karşısında:
"Ay bu ne namussuz hayvan! Saldırılınca kendini koruyor!"
***

Olay araştırılacak, raporu yazılacak ya. Eksik olmasın, İsrail üşenmiyor. Tarafsız inceleme yapmaya talip...
Soygun yerinde duruma bakılıp tutanak tutulacak. Yakalanan hamarat soyguncu kalem kâğıt peşinde:
"Siz zahmet etmeyin, ben yazarım!"

***

Evet, günümüz çatışmalarında kalıcı sonuçlar silahla değil, dünya kamuoyu önünde haklı çıkmakla alınıyor. Ama kanlı kavgada ölmesi söz konusu olmayanlardan kimileri savaşa pek meraklıdır nedense. Şimdi de Mehmetçik lafı edenler çıktı. Bülent Arınç'ın başta körükçülere su sıkması iyi oldu.
Bu zamanda kimse Enver Paşalığa soyunmasın lütfen!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA