Bir kere daha fark ediyorum ki yaş çok önemli. Her şeye bakışı etkiliyor.
Okurlarımın yüzde doksan dokuzu Atatürk'ü görmemişlerdir. Ben gördüm. Döneminin coşkusunu çocukluğumda yaşadım. Gönlümde o yıllarla ilgili çok şey duygu yüklüdür.
Altıok da onlardan biri. Simgelediği ilkelerden bir ikisi günümüz gerçekleriyle tam uyuşmasa bile, görüntüsünün değeri var gözümde.
Atatürk'ün kurduğu partinin son genel başkanının pis bir komploya hedef olduğu gerekçesiyle istifasını altıoklu flama önünde açıklayışını izlemek bana çok ters geldi. Türk bayrağına çirkef sıçradığını görmüş gibi oldum.
***
Kişisel bakımdan da içim sızladı. Deniz Baykal'a ilişkin hoş anılarım var. Birincisi:
Ecevit'lerin evinde konuşuyoruz. Gözleri zekâ dolu bir genç adam Baykal. Ev sahipleri onun ateşli tiratlarını hayranlıkla dinliyorlar. Ben de
"İleride başbakan olur" diye düşünüyorum.
İkincisi: Baykal Maliye Bakanı. Yine çok genç. Milliyet yazarı sıfatıyla makamındayım. Akıllıca şeyler söylüyor. Sonra birden kesip gülümseyerek
"Bir yurtdışı yolculuğunuz olacakmış, size döviz verilmesini söyledim" diyor.
O zamanlar dolar eroin gibi bir şey. İzinsiz tekini taşımak suç. İzinlisini edinmek de zor. Baykal'ın bağışlattıklarıyla alıp getirdiğim kitaplar hâlâ durur raflarımda.
Yani insan taraflarını bilirim.
Sonradan başka örneklerini de gördüm. Gerçekten üzüldüm başına gelenlere.
***
Ama tutumunu anlamış değilim. Bilinen hitabet gücünü kullanarak yaptığı duygusal konuşma sisleri dağıtmadı.
Pis kasetteki görüntüler gerçek mi, değil mi?
Değilse, sözünü ettiği teknik olanaklardan yararlanılarak montaj yapılmışsa, istifaya ne gerek var?
Tam tersine, olay aydınlatılarak puan kazanılır, yola yeni bir kozla devam edilir.
Görüntüler gerçek ise...
Başka ülkelerdeki olayları emsal göstermekten hoşlanmam ama, Amerika'nın yakın geçmişindeki çarpıcı olay görmezden gelinemeyecek kadar paralelinde bizdeki durumun.
Bill Clinton parti başkanı değil, görevdeki cumhurbaşkanıydı.
Yetkisini kullanarak işe aldırdığı genç bir kızla ilişki kurdu. Üstelik kameraların önünde
"Öyle bir şey yapmadım" diye yalan söyledi. Gerçek açığa çıkınca da şöyle dedi:
"Yanlış yaptım. Yalan da söyledim. Halkımdan özür diliyorum. Ötesi eşimle benim aramda."
Eşi bağışlayınca iş kapandı. Görev süresini başarıyla sona erdiren Clinton bugün ülkesinin en saygın vatandaşlarından biri.
Türkiye'nin Amerika olmadığını biliyorum. Ama gerekli ince ayarlarla burada da konu ulusal faciaya dönüşmeyebilirdi.
***
Şimdi vurgulayacağımı yazmadan önce bir kere daha kişisel not düşmem gerek. Bu yaşta ne bir beklentim var, ne bir korkum. Kimseye
"yalakalık" etmem için de hiçbir neden yok. Ama bildiğim ve düşündüğümü söylemek zorundayım.
Baykal'ın onurunu önemserken bir başkasınınkini göz ardı etmek haksızlıktır. Bence oluşan tabloda en büyük tehlikeye sürüklenen kişi Başbakan. Çünkü komplonun faili gibi gösterildi açıkça.
Aynı açıklıkla altını çizeyim: buna ihtimal vermiyorum. Çünkü iddianın mantığı yok. Baykal zaferler kazanmış bir seçim şampiyonu mu ki rizikolu komplolarla nakavt edilmek istensin?
Daha önemlisi, karakter tahlili benim işim. Recep Tayyip Erdoğan'ı tanıyorum. Komplo kurmaya kalksa bile, bunu anahtar delikli, gizli kameralı, ince kurgulu pornografik yollardan yapacak!
Olacak şey değil.
Ülkenin önünde serinkanlılıkla verilmesi gereken kararlar var. Hak arayalım, tartışalım. Ama lütfen aklımızı birbirimizi karalamadan gerçekleri aydınlatmaya yönlendirelim.
Çamur banyosundan herkes çamurlu çıkar da, çözüm çıkmaz.