Engin Ardıç'ın dünkü yazısının bir yeri güldürdü beni. Birinden "genç bir adam, 42 yaşında" diye söz ettikten sonra parantez açıp "Canım, bize göre genç tabii" demeyi gerekli görmüş.
Yanılmıyorsam kendi 59 yaşında. Geriye baktığımda o yaş bana toyluk çağı gibi görünüyor!
Bunu düşündükten hemen sonra geçen yıl bir televizyon belgeselinde gördüğüm Okinawalı balıkçı geldi gözümün önüne. Uzun yaşayan sakinleriyle ünlü adanın kıyısındaki güler yüzlü adam yüz yedisini doldurmuşken denize açılıp balık tutmayı sürdürüyor, bilmem kaçıncı kere evlenmekten söz ediyordu.
O zaman da şunu düşünmüştüm:
"Şimdi bu adamla konuşmakta olsam da yaşlandığımı söylesem güler herhalde. 'Bana göre çaylaksın' der."
Engin yaşındakilere ne der? Çoluk çocuk!
***
En netameli konumuzdur bu yaş hikayesi. Bir genç otuz yaşındaki kadına abla, kırk beşindekine teyze desin de görsün bakalım neler olur!
Uzun süre karşılaşmamış arkadaşlar buluştuklarında birbirlerine
"Seni iyi gördüm, maşallah delikanlı gibisin" türünden beyaz yalanlar söylemeden edemezler.
Kafa kağıdını iyice eskittiği halde bol spor yapan, halter kaldıran, attığını vuran bir avcı dostum vardı. Tezkere yenilemek için başvurduğu hekim
"Bilmem ki sizin yaşınızda birinin eline silah alması doğru olur mu" gibi bir laf edince tepesi atmış, adamı koltuğuyla birlikte havaya kaldırıp "Pencereden atayım mı ulan seni?" diye bağırınca karakolluk olmasına ramak kalmıştı.
***
Diyeceğim, kendinize iyi bakın, duyarlıklarını hesaba katarak başkalarına iyi davranın, gereksiz gerginlik yaratıp stres içinde yaşamayın, yaş konusunu da kafanıza takmayın. Ama kendi hesabıma ciddi bir korkumu kayda geçireyim burada.
Trafik reformu sorunu yakında gündeme gelecektir. Gelmelidir de. O arada sürücü ehliyetlerinin yenilenmesini daha sıkı denetime bağlamak söz konusu olacaktır. Olmalıdır da.
Ancak, kıstas diye ne kullanılacak? Doğrusu, belirli bir yaşı geçtikten sonra ehliyet yeniletecek kişiden tam teşekküllü hastane raporu istenmesidir. Öyle yapılmayıp
"Falanca yaşı geçmiş vatandaş ehliyet yeniletemez" diye karakuşi bir karar alınırsa benimki elden gider.
Ömrümde hiç özel şoförden yararlanmadım; bundan sonra da yararlanamam. (Gittiğim yerde bir insanı arabada bekletmeyi sinir sistemim kaldırmıyor.) Ehliyet kaybı benim için kötürümleşmek gibi bir yıkıntı olur.
Elden ayaktan düşmüşsem, önümü göremiyor ve frene basamıyorsam, trafikten dışlanmayı da mesele yapmam tabii. Evimde otururum.
Ancaaak... Aklıma esince yamaç paraşütü yapabilirken mantık dışı bir yasama hoyratlığıyla sürücü ehliyetim elimden alınırsa...
Hiçbir bela beni yurdumdan sürgün edemez ama, o durumda tası tarağı toplayıp terk-i diyar etme zorunda kalacağımı milletvekillerimizin dikkatine saygıyla ve ciddiyetle şimdiden sunarım efendim.
Zamanla herkes gibi kendilerinin de kafa kağıdı eskimesiyle karşılaşmalarının kaçınılmaz olduğunu hatırlatarak...
("Anayasa tartışılırken ehliyetini düşünüyor!" demezsiniz umarım. İnanın, zamanın getireceği somut sorunlar sizin için de Ankara'nın bitmez tükenmez çekişmelerinden daha önemli.)