'Her şeyini kaybet umudunu kaybetme' demişler. Ama arada saklanıyor kerata, yapacak bi'şey yok.
Öyle şeyler yaşanıyor ki umut elden gidiyor.
Düşünün bende nasıl bir gidiş gittiyse döndüm dolaştım kendimi secret dünyasında buldum.
Bu arada deyinmeden edemeyeceğim bu kişisel gelişim dünyası kişinin fena halde kendini suçlamasına sebep oluyor.
Dediklerine göre her halta o kadar ben sebep olmuşum ki bir ara tiksindim kendimden, dövecektim o şekil.
Sonraki etap da affetme tabii ki.
Durduk yere elin vicdansızına, öküzüne, sahtekârına empati yapacaksın yani. Neyse onu da yaptım.
Geldi sıra kendi istediklerini, hayatında görmeyi düşlediklerini gözünün önünde olacak şekilde fotoğraflayıp, çizip secret yapmaya.
Dedim ben en iyisi cep telefonumun duvarına isteklerimden bir kolaj patlatayım, devamlı görür secretı başarırım.
Nasıl hevesli, salak ve mutluyum anlatamam. İşte dedim ya insan umudunu kaybetmeyegörsün.
Neyse, bunu yapalı oldu bir ay, kimseye de söylemedim. Ta ki bizim Yasemin Şefik gelip telefonumun duvar kâğıdına takılana kadar. Gerisi günlerce süren Ayşe makarası. Bütün kızlar dalga geçti, ne kadar safmışım, ya karşımdaki benim istediğim tam tersini secretlamışsa ne olacakmış, iş secreta kalsaymış...
Valla onu bunu bilmiyorum ama işin umuda kaldığı kesin. Onu da birbirimize çok görmesek nasıl olur?