Ele bak ele.
Millet nasıl da taşını toprağını paketliyor, görülmemiş, duyulmamış, yapılmamış bir şeymiş gibi pazarlıyor. Ohhh çil çil euroları topluyor.
Buna ne denir? Ancak "Helal olsun kardeş" denir.
Geçen hafta Barselona'daydım. Sanal âlemi karıştırırsan, Barselona tanıtımlarına bakarsan "Olağanüstü" bir şehir. Taşı toprağı altın. Her yer sanat, her yer gezilesi görülesi, hatta tapılası.
Sokaklar şortlu, spor ayakkabılı, beyaz çoraplı, sandaletli, kameralı, turist kaynıyor.
Barselona'nın turistsiz bir sokağı bile yok. Dünya akıyor. Kıyametler kopuyor.
Ne için? Birkaç müzesi, Gaudi'si, Miro'su, Picasso'su, binaları, tapası, paellası, deniz ürünleri için. Yerlere göklere koyamıyorlar Barselona'yı.
Yazılanları okudukça gez gez bitmez gibi geliyor insana.
Oysa üç günde girilmedik köşesi kalmıyor şehrin.
Mesela yeri gelmişken çok yaralı olduğum bir konuyu belirtmek isterim; şu meşhur Camp Nou var ya. Hani Barselona futbol takımının stadı. Hah! İşte oraya Adam başı 22 eurodan yani çarp 2.5050 ile eder sana 55.11 TL'den tur düzenliyorlar.
Her gün yüzlerce hatta binlerce kişi Camp Nou Turu atıyor. Sanırsınız Dünyanın Sekizinci Harikası, öyle bir muamele var. Ama gördüğün ne diye sorarsan; taş toprak. Oyuncuların soyunma odaları, maça çıkarken yürüdükleri tünel, localar falan.
Valla Camp Nou'yu harcadığım yok. Bizim Şükrü Saracoğlu modernliği, yeniliği, şıklığı, konforu ile sekiz çeker.
Eh o kadar gelmişken maça gittik Camp Nou'da.
Hem de Arda'nın oynayacağı Atletico Madrid maçına. Bir kere kapılar açılmadan önce mağazalar kapanıyor. Yemek sosisli ve patlamış mısırdan ibaret. Bina eski, dökülüyor. Koltuklar kötü. Burada olsa köşe yazarları günlerce yerden yere vurur. Sadece büyük, kocaman.
O yani.
Üstelik Camp Nou'da maç izlemenin muhteşemliği de yok. Çünkü bağıran bir avuç Barselona taraftarı dışında ses çıkmıyor. Bkz: Turistlerin sessizliği.
Yahu maçta yağmur yağmaya başladı, herkes sırılsıklam oldu ve kaçıştı. Peki sorarım size Şükrü Saracoğlu'nda kim kaçar? Yağmurda ıslanmak çoktan tarih olmuş bizde.
Ama işte adamlar olaylarına sahip çıkıyorlar. Bizim Futbol Federasyonumuz daha maça ceza yerine kadın seyirci sokmanın dahi bir fikir olduğunu zannetsin.
Camp Nou'da genç kadınları geç, 70'lik 80'lik teyzelerin bile sezonluk kartı var, kartı. Gözlerimle gördüm. Kadın, çocuk, genç, yaşlı maça gitmeyen yok.
Müzeler bitince, hadi bir de hayvanat bahçesini gezelim dedik. Rehbere göre beş saatte bitmez. Eline haritalar tutuşturuyorlar, kaybolma diye. Tabii yersen.
Ne kaybolacaksın yahu, küçücük yer. Diyelim Berlin Hayvanat Bahçesi'nin yanında barınak gibi kalıyor.
Ama işte en sinir olduğum cümleyi kurmak zorunda kalıyorum; elalem kendini allayıp pullayıp satmayı biliyor.
Ya biz? Bizim daha çok çalışmamız lazım çok. Oysa İstanbu'dan güzeli yok, yok.