Türkiye'de devlet-toplum ekseninde süren derin bir sancı yaşanıyor. Toplum değişimi, bürokratik devlet statükonun sürmesini istiyor. Sabah gazetesi bu çatışmada bazı ara dönemler hariç hep toplumdan yana oldu.
Son iki yılda bu çizgisinden taviz vermedi ve güçlü kalemlerle hep takviye edildi.
Sevilay Yükselir bu isimlerin ilkiydi. Sert ama akıcı köşe yazıları ve ilginç söyleşileriyle Sabah'a renk kattı... Özellikle önceki gün yayımlanan ve devam eden Bahçelievler katliamının sorumlusu ülkücü Haluk Kırcı söyleşisi kaçırılmamalı...
İkinci sırada Tulu Gümüştekin var. Gümüştekin, Türkiye'nin AB serüveni dendiğinde akla gelen isimlerden biri. Sürecin ruhunu içselleştirdiği gibi, AB ülkeleri nezdinde de saygın bir yeri var. Ayrıca Brüksel'deki İstanbul Merkezi'nin oluşmasında da büyük katkısı oldu. Sevgili Gümüştekin de bir süre önce aramıza katıldı. Keyifle okuyorum.
Dün aramıza yeni bir isim daha katıldı, Süleyman Yaşar... Benim için Süleyman Hoca, bürokratik devletle, devletten beslenenlerin, halkı aldatmak için piyasaya sürdüğü karmaşık ekonomi dilini sadeleştirip açığa çıkartan ve yarattığı kafa karışıklığını yıkan isim. Bütçe açığını, reel faizi, İMF'den para alınıp alınmaması gerektiğini en net biçimde o anlattı bize. Sabah'ın gücüne güç katacağına inanıyorum.
Bu arada genç ekonomi gazetecilerinden Oğuz Karamuk da Sabah Ekonomi Müdürü olarak eski yuvasına geri döndü.
Hepiniz hoş geldiniz...