Türkiye yıllarca askeri müdahale ve muhtıralarla boğuşup durdu. Şimdi benzer bir süreci yargıyla yaşıyor. Son birkaç yıldır Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay gibi yüksek yargı kurumlarının müdahaleleri hiç bitmedi. Bunun son örneği HSYK'nın 17 Şubat muhtırası oldu. Bu müdahaleler siyasetten eğitime, iş dünyasından yargının işleyişine, tüm toplum hayatını etkiliyor ve umutsuzluk yaratıyor.
Önceki akşam yargının sarstığı gerilim kenti Ankara'daydım. Türkiye Müteahhitler Birliği'nin düzenlediği yemeğe katıldım. Gecenin konuğu Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan'dı.
Yemek öncesi kokteylde yüzler hayli asıktı. Dünyanın dört bir yanında iş yapan müteahhitler, kendi ülkelerinde yargının yarattığı gerilim nedeniyle pek de rahat değillerdi.
Son HSYK kararı da işadamlarının yurtdışı ilişkilerini negatif etkilemişti. Bir işadamı şöyle diyordu:
"İtalyanlarla milyar dolarlık bir işin içindeyiz. Yargı gerilimi çıkınca hemen aradılar 'Durum ne olacak? Devam edebilecek miyiz?' Zaten 2009'da zor bir yıl geçirdik. Türkiye'nin bir an önce normalleşmesi gerekiyor."
Bu kaygıya rağmen Devlet Bakanı Zafer Çağlayan'ın konuşması umut vaat ediyordu. Çağlayan, Türk müteahhitlerin dünyadaki başarısına dikkat çekip şöyle diyordu:
"2009'da krize rağmen 18.6 milyar dolarlık taahhüt aldık. 2010 daha iyi olacak. 2011'de ise taahhütlerimizin 30 milyar dolara çıkmasını bekliyorum. Ama benim asıl arzum, günlümden geçen, size yakışan, çok değil önümüzdeki birkaç yılda belki de 2015'e kadar yıllık 50 milyar dolar bir taahhüt alabilecek kapasiteye gelmek."
Türk müteahhitlerin dünyadaki başarısı gerçekten önemli noktaya gelmişti. Müteahhitler Birliği Başkanı Erdal Eren şöyle diyordu:
"En büyük 225 firma arasında Türkiye'den 31 firma yer alıyor. Ülke sıralamasında ise Türkiye Çin'in ardından ikinci sırada yer alıyor."
Müteahhitlerle konuşunca, dünya çapındaki bu başarıda önemli bir katkının da Dışişleri kadrosuna ait olduğunu öğrendim.
Brezilya'dan Angola'ya kadar onlarca ülkede taahhüt alan müteahhitler, büyükelçilerin, konsolosların yeni bir misyonla hareket ettiklerini ve yatırım için çanla başla çalıştıklarını söylediler. Bu manzarayı görünce Ankara'da yine iki Türkiye fotoğrafı olduğunu düşündüm. Biri kaos yaratan, öteki üreten ve çağı yakalayan Türkiye.
Türkiye çağı yakaladıkça kaygı yaratan yargı da değişecek.