Avrupa Parlamentosu'ndaki toplantılar için Brüksel'e gittiğimde, Kürt siyasetinin etkili isimlerinden Remzi Kartal ve Zübeyir Aydar'la da bir araya geldik ve kısa sürede birçok konuyu konuştuk.
Ama en çok da hükümetin DTP çizgisini muhatap alıp almaması üzerinde durduk.
Remzi Kartal, hükümetin DTP'yi muhatap almamak için çaba harcadığını belirtip şöyle diyordu:
"Seçimlerden sonra Başbakan Erdoğan DTP Eşbaşkanı Türk'ün elini bile sıkmadı. Seçilmiş bir partiyi muhatap almıyorsanız kimi alacaksınız?"
Araya girip, bu konuda DTP'nin iyi bir sınav vermediğini, son dönemde ise bizzat o dönemin Eşbaşkanı Ahmet Türk'ün ağzından "Muhatap İmralı'dır" sözünün çıktığını ve çok tartışıldığını hatırlattım. Bu kez devreye Zübeyir Aydar girdi.
"Hükümetin yaklaşımı Kürtleri AKP'lileştirecek bir politikaya dayanıyor. KCK operasyonlarının arkasında bu akıl var. DTP siyasi çizgisini toplumdan silip atmak... 29 Mart seçimlerinde de aynı akılla devredeydi. Bu aklı da bana göre USAK denilen kurumda görev yapan İhsan Bal ve Sedat Laçiner veriyor. Tabii bunlarla yakın teması olan Başbakan'ın siyasi danışmanı Yalçın Akdoğan'ın da büyük rolü var. Bütün o DTPBDP sivil çizgisini silme aklını bunlar veriyor."
Bu suçlamalarda adı geçen isimler ne cevap verir bilemem ama gerçeğin böyle olmadığı çok açık. Bunu orada da anlattım.
Türkiye'ye döndüğümde ise ilginç biçimde aynı konunun Doç. Dr. Yalçın Akdoğan'ın gündeminde olduğunu gördüm.
Star gazetesinin "Açık Görüş" ekinde Akdoğan "BDP ve Öcalan'ın uyarıları" başlıklı bir yazı kaleme almıştı. Akdoğan şöyle diyordu:
"Yüzde 6'lar civarında bir halk desteği olan BDP'nin ortaya koyacağı siyaset tarzı ve üreteceği siyaset Türkiye siyaseti açısından önemsiz görülemez..."
Bu tespiti yapan Akdoğan, bu çizginin etkili ve önemli olması için DTP'nin geçmiş yanlışlarını Öcalan'ın söylemleri üzerinden eleştiriyordu:
"Öcalan'ın BDP'nin yasal bir parti olarak faaliyet göstermesi, KCK ile iç içe geçmemesi yönündeki uyarısı, hukukilik ve meşruluk açısından çok önemlidir. Her fırsatta Öcalan'ın muhatap alınması gerektiğini söyleyen BDP'lilerin bu tür uyarıları dikkate almamaları da ilginçtir."
Akdoğan, sivil "muhataplık" ya da sivil siyasete katkı için DTP çizgisinin önemini de şu sözlerle anlatıyordu:
"Oysa biz, her zaman demokratik ve hukuki siyasetin Türkiye'nin tek şansı olduğunu, bu süreçte DTP çizgisine de önemli görevler düştüğünü söyledik."
Elbette iktidarların temel sorunlara ilişkin tavrı çok önemlidir ama daha önemlisi özgürlük ve demokrasi için yola çıkan siyasi partilerin tavrıdır.
İşi silahlı güçlere havale etmeden çözmenin yolunu onlar bulmalı, hatta zorlamalıdır.