CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın son konuşmaları, bir kez daha "muhalefetin siyaset üretme meselesi"ni toplumun gündemine taşıdı.
Hemen her yerde aynı şey tartışılıyor: CHP bu siyasetiyle nereye gidecek? Aslında bu soruyu CHP'nin bir parlayıp bir sönen siyasi aktörü Kemal Kılıçdaroğlu da "utangaç" biçimde dile getiriyor.
Peki, ne istiyor Kılıçdaroğlu?
Önceki gün Haberturk televizyonunda şöyle diyordu:
"Başta tüzük olmak üzere ciddi değişim ve dönüşüm olacak. Bunu Baykal da dile getirdi. Kamuoyundaki beklentiyi hayata geçirmek gerekiyor. Bir şekilde değişimi yakalamak lazım..."
Kılıçdaroğlu, açık açık iki şeyin altını çiziyor: "Değişim ve dönüşüm."
Kulağa hoş geliyor ama bu noktada şu sorunun cevabı merak ediliyor: CHP'de ne değişecek ve ne dönüşecek?
Aslında aynı konuşmanın içinde Kılıçdaroğlu neyin değişmesi ve dönüşmesi gerektiğini de söylüyor.
"Nüfusun yarısından fazlası genç, onları öne çıkarmamız lazım, bu sayede dinamizmi yakalamış oluruz..."
Kılıçdaroğlu buna bir de "halka gidip konuşma" yı ekliyor. Tek tek kapıları çalıp mevcut yönetimin yapmadığını yaparak halka CHP'yi anlatacak.
Böylece CHP yönetiminde görev yapan "yaşlılar kuşağı" yani Önder Sav, Mustafa Özyürek ve Onur Öymen gibi bilinen isimler gidecek, yerine yeni gençler gelecek ve CHP dinamizm kazanacak.
Peki, Türkiye toplumu CHP'ye sadece bu nedenlerle mi oy vermiyor ve iktidara taşımıyor?
30'u aşkın ilde milletvekilinin olmamasının nedeni sadece o "yaşlı" kuşak mı?
Sizin onlardan ne farkınız var?
Örneğin Kürt meselesinde, sık sık Anayasa Mahkemesi'ne gidilmesinde, mevcut yönetimin Ergenekon avukatlığı yapmasında, ordu içindeki cuntacı yapılanmalara sessiz kalınmasında siz onlardan farklı mı düşünüyorsunuz?
Son olarak Danıştay'ın siyasi kararıyla milyonlarca genci karamsarlığa iten "Katsayı" meselesinde çok farklı bir öneriniz mi var?
Yeni demokrat ve sivil bir anayasa istiyorsunuz da "yaşlı" kuşak mı engelliyor?
Daha açıkçası tüm bu konularda örneğin Onur Öymen'le ya da Önder Sav'la aranızda ne fark var?
Bu soruları çoğunluk değilse de CHP tabanının bir kesimi de seslendiriyor. Ama bu sesin kurultay sürecine yansıyıp yansımayacağı bilinmiyor. Buna ilişkin bir işaret de yok.
Bu hafta sonu yapılacak CHP İstanbul İl Kongresi'ni tam da bu nedenle dikkatle izleyeceğiz.
Bakalım değişimin ipuçları orada görülecek mi?
Gürsel Tekin, o gün "İstanbul aşkına... Türkiye aşkına..." sloganıyla yola çıkıyor...
Bir anlamda 14 Şubat Sevgililer Günü'nde siyasetle aşkı buluşturuyor.
Kim bilir belki de mühürlü kalpleri açan ilk adım bu olacak...