Kapanan DTP beklenen kararı verdi ve yeniden Meclis'e döndü. Siyasi yasaklı Ahmet Türk, kendi deyimiyle son siyasi konuşmasını yaparak parlamentoya veda etti. Makul siyasetin temsilcisi Türk'ün parlamentoda yokluğu elbette bir eksiklik olacak ama giderayak, "Türkiye'nin vicdanı olabilecek bir siyasi yapı yaratma" sözü vermesi en azından geleceğe dair umut yarattı.
Böylece son döneme damgasını vuran ve biraz da umutsuzluk yaratan puslu hava en azından şimdilik dağılmış oldu.
Bu noktaya gelişin altında iki önemli kaygı vardı:
Bir: Sivil siyasetin mabedi Meclis, Kürt temsilinden mahrum olacaktı.
İki: Kürt hareketi sokağa ve silahlı şiddete teslim edilecekti.
DTP tabanı da, sivil toplum örgütleri de Türkiye aydınları da buna izin vermedi ve DTP üzerindeki baskı etkili oldu.
Bu arada Ahmet Türk'ün dile getirdiği, karardaki Öcalan etkisi de gündemde uzun süre tartışılacak gibi...
Sonuç olarak bu dönüş, demokratik açılım sürecinin başarısıdır.
Artık Meclis'te eski DTP değil, Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) var.
Peki, bu dönüşle yeni bir siyasi dönem başlayabilir mi?
Demokratik açılım sürecine başından beri olumlu bakan eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş, şöyle diyor:
"DTP'lilerin Meclis'e dönüşleri beni sevindirdi. Bundan sonra önemli olan süreci iyi yönetmek... Anahtar hükümetin elinde. Hükümetin ikircikli tavrı risk yaratıyor. Hükümet demokratikleşmede kararlı ve kesin adımlarını atarak tüm çözüm isteyenlerin tabanına olumlu mesajlar vererek ve DTP yerine kurulacak yeni partiyle yapıcı diyaloglar kurarak bu süreci ilerletebilir."
Deneyimli bürokrat Öneş'e son olaylar sırasında karamsarlığa kapılıp kapılmadığını soruyorum.
Öneş'in cevabı şöyle:
"Hayır kapılmadım. Toplum gerçekten çözümü istiyor. Ancak iktidar dışındaki siyaset mekanizmaları bunu iç politika malzemesi olarak kullandı. AK Parti'nin mutlaka yıkılması, parçalanması istikametinde çaba harcandı. Sanki bir nevi Ergenekon içindeki bazı güçlerin beklentileri gibi bir durumu ortaya çıkarmak istediler. Bu engellerin olabileceğini görebiliyorduk... Ama etkili olacaklarına hiç inanmadım."
Yeni döneme eski DTP milletvekilleri nasıl bakıyordu?
Sorunun cevabını eski DTP milletvekili Sırrı Sakık veriyor:
"Bu benim 7'nci partim. Partimizin iç dekorasyonu hiç değişmemiş, binamız aynı bina. Sadece tabelalar değişiyor ama sorun yerli yerinde duruyor. Umuyorum bu konuda karar verenler, bir ders çıkartır. Ve geleceğimizi birlikte inşa ederiz. Sorunu yok sayarak, yasakları hayata geçirerek sorunun çözülmediğini hayat hepimize gösterdi."
Herkesin ders çıkarması gerektiğini söyleyen Sakık'a kendilerinin ne ders çıkardığını soruyorum.
"Biz de tabii ki kendimizi gözden geçirmeliyiz. Ama gerçekten bizimle hiç diyalog kurulmadı, bize bir şey sunulmadı. Geri dönüşümüzü çok tartıştık. Halk Muş'ta yaralıyken bile bize 'Parlamentoyu terk etmeyin' dedi. Tabii bu dönüşte Öcalan'ın da etkisi var. Aydınların, yazarların da baskısı oldu. Hepsini yan yana koyunca bizim bırakıp gitme şansımız yoktu."
Eski DTP milletvekillerinin Meclis'e dönme kararı vermesi siyasetçiler arasında da olumlu karşılandı.
Eski DP Genel Başkanı Süleyman Soylu bu dönüşle demokrasinin kazandığını belirterek şöyle diyordu:
"Bu şu demek, terör ve şiddetin dışında bir çizgiyle siyasi hayatımıza devam ediyoruz, talip olduğumuz şey bir Türkiye partisi olmaktır. Zaten DTP'nin temsil ettiği kesimi dışarıda tutmak doğru ve haklı bir denklem değildi. Herkesin kendi doğrularını kabul etmesi ve sizin çizginize gelmesi demokratik aklı zorlamaktır. Bu dönüş PKK'nın stratejik olarak kaybettiğini, halk desteğini samimi hamlelerle demokratik siyasetin kazandığını gösteriyor. Şimdi görev Meclis'te... Yeni partiye terör ve şiddetin dışında siyaset yapabilme imkânının tamamen sağlanması gerekir."