Türkiye, bir süredir dışarıdan gelecek ekonomik durgunluğun etkilerini beklerken, içeride sadece ekonomik değil, siyasi ve sosyal birçok sorunla boğuşurken, birden parti kapatmayla, "kılıçların çekildiği" kamplaşmanın eşiğine geldi...
Elbette bu sürecin sadece iç boyutları yok.
İşin dış boyutları belki de içeriden daha etkili...
İngiltere ve Rusya'nın bölgeyle ilgili hesapları, ABD ve Irak Kürtleri ile yeniden yakınlaşma bu süreci "derinden" etkiliyor.
Kritik günlerden geçiyoruz.
Belki bu ilk değil son da olmayacak ama yine de bu zor günleri bir fırsata dönüştürme şansı var.
Bu şans da AK Parti'nin elinde...
Bu yüzden de AK Parti'nin ne yapacağı, önümüzdeki süreci nasıl yöneteceği dehşetle merak ediliyor.
Aslında merak edilen çok soru var.
AK Parti kapatılır ve siyasi yasak gelirse ne olur? Kapatılmazsa ne olur?
Kapatılmaz ama Başbakan Tayyip Erdoğan ve yakın arkadaşlarına siyasi yasak gelirse ne olur?
Daha şimdiden kulislerde bu tür sorulara cevaplar veriliyor, siyasi ihtimaller üzerine spekülasyonlar yapılıyor hatta kimin parti kuracağı kimin başbakan olacağı bile konuşuluyor.
Ama şimdi asıl cevabı aranan soru şu:
Bu koşullarda AK Parti ne yapmalı?
Büyük olasılıkla AK Parti içinde de bu sorunun cevabı tartışılıyor. Daha doğrusu Türkiye'nin önümüzdeki süreci nasıl geçireceği de AK Parti'nin nasıl tavır alacağına bağlı.
Biri AK Parti dışından, biri içinden iki siyasetçiye bu soruyu sordum.
Eski ANAP Genel Başkanı Nesrin Nas şöyle diyor:
"Bir kere itidal öneriyorum. Çünkü gerginliğin olmadığı dönemde aklın egemen olduğu AK Parti'de, gerginliğin arttığı dönemlerde duygular egemen oluyor. İkincisi ertelediği tüm reformları hayata geçirmesini öneririm. Hemen 301'i gündeme getirsin. İfade özgürlüğünün önündeki engelleri kaldırsın."
'Uçurumun kenarındayız'
Tepesinde kapatma korkusu olan bir parti bu değişimleri yapabilir mi?
Nas, "Tabii yapabilir" diyor ve şöyle devam ediyor:
"O durumdaki AK Parti'nin kaybedecek neyi var? Öyle bir açılım yapsın ki, toplum da o zaman dönüp adalete sorsun; 'Sizden devlete bekçilik yapmanızı değil, adalet istiyoruz...' AK Parti bunu yaparsa kapatmayı haksız hale getirir."
Süreci kaygı verici bulduğunu belirten Nesrin Nas, AK Parti'nin geleceği açısından farklı bir noktaya da dikkat çekiyor:
"AK Parti'ye ayrıca Türkiye için bir hikaye yazmalarını öneririm. Şu anda Türkiye'nin bir hikayesi yok . İlk geldiklerinde AB umudu vardı. Şimdi yeni bir paket açmalılar ve barış havası estirmeliler. Ayrıca Başbakan konuşurken artık 'Bizler ve onlar' demeyi bırakmalı... "
Doğrusu ister İstanbul'da, ister Ankara'da AK Parti içinde yer alan etkili isimlerin büyük çoğunluğu da Nesrin Nas'ın önerilerinden farklı şeyler söylemiyor.
Görünen o ki, AK Parti yönetimi de tabanı da son dönemlerde demokratikleşme konusundaki yavaşlamadan rahatsız...
Öylesine rahatsızlar ki, bir AK Partili çok açık ve net biçimde artık şu reformların bir an önce yapılmasını istiyor:
"DTP kapatılırken sesimiz çıkmadı. Artık AK Parti, demokrasi ve hukuk demeye yüksek sesle devam etmeli. Başörtüsü meselesinden süratle çıkmalı. AB projesi üzerinden yürümeli. Kürt meselesi ve Alevilerin sorunlarının çözümüne dair tarihi adımlar atmalıyız. Milletin iradesi de bu söylediğimiz eksende. AK Parti'de bu akıl var. Önemli olan bu aklı, tereddüt etmeden devreye sokmak."
Anayasa Mahkemesi'nden ister olumlu ister olumsuz sonuç çıksın, geldiğimiz nokta; "uçurumun kenarı..."
Türkiye'nin her on yılda bir "uçurumun kenarı"na gelip düşmesinden bıktık artık.
Bari bu kez elimizde "uçurumdan" çıkışımızı kolaylaştıracak reformlar olsun.