Darbeler ve müdahaleler tarihine bakıldığında darbeye maruz kalan taraflar ya boyun eğdi, ya şapkasını alıp gitti, ya da geri çekildi.
Şimdi tam tersi yaşanıyor. AK Parti iktidarı önce 27 Nisan e-muhtırasına karşı çıktı, şimdi de "derin çete" ile hesaplaşıyor.
Hesaplaşıyor çünkü AK Parti'nin iktidara geldiği 2002'den beri bazı mahfillerde darbe planları hiç gündemden inmedi.
Bunun asıl nedeni de Türkiye'nin AB yolculuğu.
Bu yolculuğun bir kazaya uğratılması için her şey yapıldı.
Kimi darbe planladı, kimi sokaklara döküldü, kimi karanlık eylemlere imza attı.
Zaman zaman başarılı oldukları da söylenebilir. Bu eylemlerle hem toplumun huzuru bozuldu, hem de AK Parti'nin AB sürecini yavaşlatmasında, milliyetçi söylemlere sarılmasında etkili oldular.
Kavganın bir ucunda geçmişin sağıyla solunu buluşturan ulusalcılar, diğer ucunda ise başını AK Parti'nin çektiği İslamcı muhafazakar demokratlar, liberaller, sol demokratlar ve bir yanıyla da Kürtler vardı.
Bir taraf açıkça "bürokratik devlet" in devam etmesini, diğer taraf ise "demokratik devlet" e geçilmesini istiyor.
Bugün ortaya çıkan AK Parti'nin kapatılma girişiminin de, Ergenekon Çetesi'ne yönelik operasyonun da perde arkasında bu gerçek var.
Türkiye yeni bir yol ayrımına doğru gidiyor.
Ve ilk kez bu kadar net biçimde kılıçların çekildiği bir mücadele yaşanıyor.
Tıpkı İtalya'da, hatta Avrupa'nın birçok ülkesinde 70'li yıllara damgasını vuran "Gladio" türü örgütlenmelere karşı yürütülen "Temiz Eller Operasyonu" gibi...
Türkiye, tarihinde ilk kez bu anlamda bir şans yakalıyor.
Yakın tarihi bilenler hatırlayacak, ne Lockheed Uçak Skandalı'nda, ne CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit'in kontrgerilla isyanında, ne de o şaşalı Susurluk Skandalı'nda gerçek sorumlulara ulaşılamadı.
İtalya'da ise zorlu bir mücadele yürütüldü. Bu mücadelede 90'lı yıllarda Türkiye'ye de gelen Savcı De Pietro, 7 bini aşkın kişi hakkında suç duyurusunda bulundu.
Bunlardan yaklaşık 4500'ü için yasal işlem başlattı. Aynı soruşturma kapsamında 463 parlamenterin dokunulmazlığının kaldırılması istendi.
Ayrıca 911 işadamı ve 3 bine yakın kamu personeli adalete sevk edildi.
Bunlar olurken İtalya'da bombalar patladı, savcılar öldürüldü.
Ama sonunda İtalya başardı.
Şimdi sıra Türkiye'de...
Eğer bu operasyonun rotası değiştirilerek içi boşaltılmazsa önemli bir dönem başlayacaktır.
Ergenekon Örgütü'nün, operasyonda adı geçenlerle sınırlı olmadığını herkes biliyor.
Bu yapının çok farklı işadamları, politikacılar, bürokratlar hatta önemli belediye başkanlarıyla "sıcak ilişki" lerinden söz ediliyor. Belki de bu nedenle son günlerde " bürokratlara yurtdışı yasağı" konduğu konuşuluyor.
Ama kuşkusuz en önemlisi bu tür yasadışı yapılamaların asıl güç kaynağı olan -tıpkı Susurluk'ta olduğu gibi-"devlette bir fiil görev" yapanlardır.
O yapının üzerine gidilmediği ve aradaki bağ kopartılmadığı sürece sonuç alınma ihtimali çok zayıf.